Bu nasıl insanlık belası ki, götürdükleriyle suçüstü yakalanan hırsız, hakkı yenmiş mağdur olarak sırtlarda, omuzlarda taşınmaktadır. Tutkuyla sevilen, önünde ve ardında bağlılık gösterileri düzenlenen…
Rezaletlerin evrensel tarihinde, bunun bir başka eşi, benzeri yoktur. Utanç tarihinde, ilk keşiftir bu. Utanç övünmedir…
"İnsan oğlu için keşifler, icatlar yapılırken, sen hangi delikteydin?" sorusuna, "al seyreyle benim utancın evren tarihine kara harflerle yazılı rezaletlerim var" diyebiliyorlar.
El alemin ülkesi, koskocaman Roma’nın kalbi Konstantinopolis’in işgali, halkının kılıç ve tecavüzden geçirilmesinin zafer kutlaması, yakın tarihte Rumlar, Ermenilerin havaya uçurulması bir başka övünme icadı oladursun, 85 yıl önce, bir ucu Ağrı’ya açılan efsanevi Geliyê Zilan ve tepelerinde, işledikleri cinayetlerin utancını da, tarihlerinin övünme sayfasına, "zafer" olarak işlediler. Yeni doğmuş bebeği, zorlukla ayağa kalkabilen ihtiyarı, "ey hewar" feryadından başka silahı olmayan kadınları kendi kanlarında boğarak, şan ve şerefe gark oldular.
Bebek ve ihtiyarların yerden topa, mitralyözlere, havadan da bombardımanlarla katledilmesi utancını, gazeteler "Zilan deresi lebaleb insan ölüleriyle doldu" menşetiyle, tarihlerinin zafer sayfasına geçirdiler. Açın, bakın hala yerli yerinde duruyor, o manşetler.
Ordusunun sivil katliamını böyle yüceltenler, Ağrı Dağı'nın silüeti üstüne mezar taşı koyup "Kürdistan hayali burada yatıyor" diye yazdılar. İnsanlık suçu övünmeydi. Utanç fazilet…
Evrensel utanç olan "icatlarıyla" ne kadar övünseler azdır. Ama Kürtler, bunu asla unutmadılar. Yasları, daha ilk günkü kadar taze…
Soykırımdan kurtulabilenler, Zilan tepelerinde katledilmiş yakınlarının kan izlerini takip edip, kemiklerini ararken,1980’lerden itibaren, ölüm taburları ve kibritçileriyle bir kere daha insan bedenininden meşaleler yakmaya çıktılar.
İntikam duygusu ve kin insanın ruh kirlenmesidir.
Götürdükleriyle yakalanan hırsızdan mağdur yaratıp, ona tapınanlar, vahşetin icatlarıyla, Kürtlere bu kötülüğü de yaptılar. Yüreklerine kin ve intikam duygusuyla doldurarak, ruhlarını kirlettiler.
Pazar günü yapılan Ağrı ve Norşin belediye seçimlerinden önce, iki şehri polis ve asker tehdidiyle kuşatmaya alıp, içeriye yalvarmalı daldılar. Hayali yatırımlara dair masallar anlatarak, insanların hayatında kanayan yaraları da yoktan sayıp "kardeş" diye diye oy dilendiler. Kandırma adına onurlarını yaraladılar. Onları kendileri gibi sanıp, rüşvet keselerinin ağzını açarak, onları aşağıladılar.
Zulüm görenleri "katiline tutkun” yerine koydular. Sonra aşağıladıkları sessiz kitlenin tokadıyla, yerlerinde kalakaldılar. İnsanlık onuruna yenilerek sandığa gömüldüler.
İki de değil, bin yüzlüydüler, çünkü. Bilmedikleri, yabancısı oldukları tek şey doğrudanlık, yani dürüstlüktü.
"Zilan deresini lebalep insan cesetleriyle dolduranlar"ın mirasçıları, Ağrı ve Norşin’de kurt sırıtmasıyla "kardeş" diye diye oy dilenirken, yüzlerinin öteki yanından riya, yalan akıyordu.
Hafta sonu, Brüksel’de direnen Rojava’nın lideri Salih Muslim’le buluşma imkanı buldum. 29 Mayıs’ta Rojava’nın Tileliyê Köyü yangınının dumanları tütüyordu, hala. Katledilmiş bebeklerin kanı yerde tazeydi.
"Katillerin bir kolu, Türk sınırlarını aşıp geldi. Elimizde belgeler var. Öteden gelen IŞİD’la ((El Kaide) birleşip katliam yaptılar" diye anlatıyor ve devam ediyordu, Salih Muslim.
"Serêkaniyê ele geçirmek için her türlü hileye baş vuruyor, El Kaide (IŞİD) kıyafeti içinde savaşıyorlar. Sorduğumuzda inkar ediyor, sınıra hakim olamadıklarını söylüyorlar. Bu, büyük yalan. Çünkü, Serêkaniyê bitişiğinde karargahları var. Afganistan’ın Torabora dağlarından gelen El Kaide çeteleri ve ötekileri burada barındırıyor, sonra saldırtıp katliam yaptırıyorlar. El Kaide kıyafetli, İnegöl doğumlu, Ömer Faruk adında bir Türk komutan öldürüldü, geçenlerde. 29 Mayıs'ta Tileliyê Köyünde yapılan çocuk, kadın katliamını Türkiye'den gelenler, El Kaidecilerle birleşip, birlikte yaptılar. Savaşçılarımız tarafından öldürülen katillerden beş tanesi Türk."
Günümüzde dünya küçüldü. Kimse sonuna kadar yalan söyleme ve El Kaide kıyafeti içinde kendini gizleme olanağına da sahip değil, artık.
İçerde, dilencinin "kardeşlerim" yaltaklanmasıyla oy dilenenlerin, Rojava’da yaptıklarını, Ağrılılar, Norşınliler de gördü ve görüyor.
Seçim sandığı da isyan aracıysa eğer, Kürtler Ağrı ve Norşin’de isyanlarını böyle koydular ortaya…
Kürdistan’da artık insan gibi gelmeyene kucak açma yok. Ağrı ve Norşin seçim sonuçlarının gösterdiği budur.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder