5 Haziran 2014 Perşembe

M. Latif Yıldız: Kalekol, Rojava ve Ağrı gerçeği

 Rojava katliamına ve yerel seçimlere geçmeden dilerseniz son bir aydır Diyarbakır’da neler olduğuna bir bakalım. AKP’nin “çözüm” için tek bir adım atmadan olayı götürmek istemesi üzerine Kürd halkı rahatsız. Özellikle “süreç” adı altında İmralı, Kandil, MİT, BDP (HDP) dörtlü trafiğin bir yılı aşkın sürede yasal, anayasal adım yerine “Kalekol” inşaatlarına hız vererek üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olarak anlaşılıyor Kürd cenahında.


Bu yüzden Bingöl – Diyarbakır ve diğer Kürd kırsallarında yolları kapatılınca süreç yara alıyor. Kürd halkı bölgelerinde yeni Karakol “Kalekollar” yapılmasına şiddetle tepki göstererek bu inşaatların barış sürecini baltaladığını AKP ve Hükümete mesaj olarak verdi. Mesajı alınacağına özel kuvvetler ile her zaman olduğu gibi orantısız güç kullanıldı.

Özellikle sınır bölgelerinde duvarlar ve Kürd coğrafyasında devam eden “KALE” gibi Karakol inşaatları çözüm sürecinin ruhuna uygun olmadığı, barış için samimi bir yaklaşım olunmadığını dile getiren Kürd halkı “Duvar” ve “Kalekol” inşaatları durması için eylemlerini aralıksız sürdüreceklerini dile getiriyorlar. Hükümet tepkiyi anlaması, inşaatları durdurması yerine “Kaçırılan” çocuklar yalanı ile süreci manipüle etti.

Ama Sırrı Süreyya Önder CNN’de buna “Ulan” ile çok güzel bir cevap verdi ve dedi ki: “ Roboski var, Pozantı Cezaevi var. Sayın Arınç, sayın ilgili siyasetçiler, "Kaçırılıyor" diyen herkes, o çocukların sistematik olarak ırzına geçildi, tecavüze uğradılar; sormadınız! Kaç taneniz bi tane cümle sarf ettiniz ULAN?! Riyakarlar; bunların üzerine bomba yağıyor, bunlar cezaevine atılıyor. Tecavüze uğradılar, o mübarek ağzınızı açmadınız, şimdi kalkacaksınız zevzek zevzek ‘Çocuk kaçırıyorlar’ diyeceksiniz. Yok öyle bir şey ya, ben konuştum.”

Evet mesele bu kadar basit ve de çözüm olmazsa ölümlerin geri geleceğini bilen Kürdler “duvar” ve “Kalekol” direnişinden asla vazgeçmezler.

***

Suriye’de Kürd sivil, kadın ve çocuklara karşı İŞİD’in işlediği toplu katliam ve de cinayetlere gelince: Suriye’nin Türkiye sınırındaki Rasulayn ilçesine bağlı köylerde kontrolü ele geçirmek isteyen IŞİD ile PYD güçleri arasında çatışmalar giderek şiddetlendi.

Niçin? Çünkü Suriye’nin kuzeyinde en güçlü parti Kürd partisi Demokratik Birlik Partisi (PYD) Suriye olayları başladığı günden beri bölgeye hakim. Demokratik özerklik ve kendi kendilerini yönetme fırsatını yakaladıkları için Türk hükümeti örnek teşkil eder korku ve endişesi içinde radikal dinci çetelere açık, gizli silah ve lojistik yardım vermekte.

IŞİD bu yardımı aldığı koridor olan Ceylanpınar - Serekaniye bölgesini elde tutmak için çok sık saldırılar düzenlemekte. Ancak PYD güçleri ile baş edemeyince çocuk, kadın gibi sivil halka saldırarak, katliam yaparak Kürdleri bölgede sıkıştırmayı amaçlamaktadır.

El Kaide’den kopan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) söz konusu koridorun güvenliği için Rasulayn ilçesine 15 kilometre güneybatısındaki köylerin kontrolünü ele geçirmek ve bölgeyi insansızlaştırmak için çocuk ve kadın katliamlarını vahşice gerçekleştirmektedir.

Katliam sonucu Rakka ile Hassa arasında kalan Rasulayn’ın batısındaki Kürd köyü Tillile köyünde 7’si çocuk, 4’ü kadın 15 sivili katletti. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’den alınan bilgilere göre IŞİD üyelerinin tamamı Suriye dışından geldikleri ve tam bir taşeron çete gibi savaşmaktadır. Bazen Türki’ye, bazen Esad yönetimi adına, bazen “hilafet” adına mutlak “itaat” ile şeriat mahkemeleri kurarak korku ve vahşet ile hakimiyet kurmaya çalışıyor.

Bölgenin öz savunma gücü olan PYD ise Cizre Kanton’unda halkın kendi kendisini yönetmek ve kanlı olayların içine çekilmemek için güvenlik sağlamaktan, Rojava halklarının ortak direniş ve meşru savunmadan başka bir niyet gütmüyor. Kendilerine ya da Kürd köyleri ve sivillere saldırılmadan ilk günden beri savaşmak gibi bir eğilimleri yok. Ancak ekonomik olarak zengin petrol yataklarını da korumak gibi bir amaçları da olduğu gerçek. IŞİD ve diğer çeteler üzerinden Korku salarak bölgedeki emellerine kavuşmayacakların Türkiye bir anlasa ve doğru bir politika üretsin diye bütün Kürdler beklenti içinde.  

***

Ağrı’da AKP’nin 15 kez sayılan oylara YSK’nın taraflı iptaline; harcanan paraya, geçen onca zamana, israfa rağmen hak yerini buldu. Hem de 3 bin oy fazlası ile Sırrı Sakık Belediye Başkanlığını kazanarak hak ettiği koltuğuna oturdu.

Çünkü Ağrı halkı 88 yıldır devletin, hükümetlerin, iktidarların kendileri için ne ifade ettiğinin bilincindedirler. Türkiye devletinin ve uzantısı yönetici kadrosunun bakış açısını çocukken sokakta, okulda, evde, büyüdüğünde çalıştığında, askere gittiğinde, oy attığında maruz kaldıkları zulüm ve yaklaşım bilinç altlarında yer ettiği için hep farkındalar.

Ağrılılar 16 Mayıs 1926’da başlayan ve Haziran 1930’da Türk Ordusu’nun 7. ve 9. Kolordu ile 80 uçaktan oluşan hava gücü ile Zilan katliamı ile 15 bin sivil çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden katledildiği günden beri o vahşetin üzerinden 88 yıl geçse bile halkın katliamı unutmayacağını hesaplamayanları büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.

Cumhuriyet gazetesinin 16 Temmuz 1930 tarihli nüshasında “ Ağrı dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler (Kürd o gün ekşiye idi bugün de terörist) üzerine çok şiddetli bombardıman ediyor. Ağrı dağı infilak ve ateş içinde inlemekte. Türk’ün demir kartalları asileri temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar dolmuştur.” Diye vahşetini yazmıştı.

Kürd halkı 1 Haziran 2014 Pazar günü 88 yıl öncesi işlenen katliamın yıl dönümünde bu vahşeti unutmadığının mesajını verdi. Ağrılılar Türk devleti bu katliam nedeniyle resmi özür dilemeden, o gün olanların gizli belgelerini ortaya dökmeden bu halk o vahşeti unutmaz.

Kürd ve Kürdistan’ı “Zilan” Deresine gömdüklerini sananlara bir cevaptı 1 Haziran 2014 hileli iptal ile ikinci ağrı Belediye Başkanlığı seçimi. Devletin sürekli stratejik olarak yaklaştığı Ağrı’ya Kürd halkı gereken cevabı verdi. Gömdük dediğiniz halk yeniden dirildi.

O gün Cumhuriyet, bugün yandaş ve ulusalcı, Kemalist Türk medyasının tüm baskı ve taraflı haberlerine karşın öldü denilen Ağrı Kürdistanı yeniden dirildi. 1926’dan başlayarak 1 Haziran 2014’e uzanan yok farz etme ve inkar Ağrıda başlayan diriliş ateşinin bütün Kürdistanı sararak yükseleceğinden kimsenin şüphesi ve kuşkusu olmasın.

http://www.yuksekovahaber.com/?interstitial=true

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder