Son yerel seçimde, Ağrı Belediye Başkanı seçilen Sırrı Sakık’ın, Ağrı’daki anıt ve cadde isimleriyle ilgili sözleri, önemli siyasi ve toplumsal tartışmalara neden oldu. Bir biriyle çelişkili tartışmalara, aba altında sopa göstermelere, hedef şaşırtmalara neden oldu.
İnsanlarla-doğa arasında, ruhsal, bedensel, siyasal, kültürel ve ahlaki bir uyumun bulunması kaçınılmazdır. Bu nedenle şehirlerdeki mimari anlayışın, park, cadde, sokak isimlerinin, dikilen anıtların, orda yaşıyan insanların özlem, istem ve beklentileriyle uyum halinde olması gerekir. Orada yaşıyan insanları rencide edici objelere ve sözlere göz yummak, kabul edilir bir şey değildir.
Bu tür olayın gerçek sahibi halktır. Halk oyuyla seçilmiş belediye başkanlarının, halk adına konuşması da, demokrasinin bir gereğidir.
Söz Ağrı’dan açılmışken, bu konuda uzun yıllar araştırma yapmış biri olarak, Ağrı Kürt Ulusal Mücadelesi hakkında, kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Kürt halkı, Koçkıri’de başlayıp Dersimde biten ve 19 yıl süren zaman dilimi içinde, tam 28 kez, TC devletine karşı baş kaldırdı.
Bu başkaldırıların büyük çoğunluğu, bir kaç gün veya bir kaç haftada içinde bastırıldı. Dersim başkaldırısı 7 ay, 1925 başkaldırısı 1,5 ay sürdü. Ağrı Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ise (16 Mayıs 1926- 14 Eylül 1930) tarihleri arasında, tam 4 yıl 4 ay sürdü.
Ağrı’yı diğer başkaldırılardan farklı kılan daha bir çok özellikler var. Bunlardan bazılarını, sizlerin dikkatine sunmak istiyorum:
1-Bu savaş, Xoybûn partisinin siyasi önderliğinde yürütülüyordu. Yani, siyaset savaşı yönetiyordu.
2-Hareketin yöneticileri ve önderleri, ulusal taleplerini açık ve net biçimde ortaya koyuyorlardı. Örneğin yapılan Ağrı savaşının amacı şu şekilde deklere edilmişti. “Şikandina otorîta devleta Tirk, rakirina tirs û xofa devletê li ser Gelê Kurd, xurtkirina berxwedanek netewî, geşkirina daxwaza devletek Kurd, rizgarkirina welat û demezrandina devletek Kurd ya serbixwe.”
3-İlk kez bu mücadelede, Askeri eğitimden geçmiş resmi bir Kürdistan ordusu kurulmuştu. Savaşçılar resmi elbise giyiyor, rütbe taşıyorlardı.
4-Kürt kadınları ilk kez, elde silah savaş içinde yer alıyorlardı.
5-Karargahların üstüne, Kürt Ulusal Bayrağı asılıyordu.
6-Askeriyenin yanında, sıvil yaşam da örgütlü hale getiriliyordu. Hareketin merkezinde, her şeyi tartışan ve karara bağlayan, bir parlemento vardı. Kurtarılmış bölgelere vali, kaymakam, nahiye müdürü ve muhtarlar atanıyordu.
7-Askeri ve sivil konularda sorgulama yapan ve ceza veren mehkemeler kurulmuştu.
8-Mücadelenin tüm gelir ve giderlerini kontrol altında tutan, bir mali büro kurulmuştu.
9-Gazete ve bildiri basıp dağıtmak için bir yayınevi ve matbua kurulmuştu.
10-Türk devleti ilk kez hava kuvvetlerini, 52 adet keşif ve bombardıman uçağını, savaş alanına sürmüştü. Bu uçakların 15 tanesi Karaköse’de, 37 tanesi de Erdiş’te konuşlandırmıştı.
Kısacası Kürt halkı Ağrı’da bir devlet gibi organize olmuştu ve devlet gibi savaşıyordu.
İşte bu nitelikleri nedeniyle Türk yöneticileri, Ağrı Kürt Ulusal Mücadelesinin siyasi, ideolojik ve örgütsel durumunun kitleler tarafından bilinmesini istemiyorlar ve onu gözden uzak tutmaya çalışıyorlar.
Ben, bu eksikliği bir nebze de olsa kapatmak için, yıllar süren araştırmalarda bulundum. Ve elde ettiğim bilgi ve belgeleri yazılı hale getirdim. Bu konuda daha geniş bilgi edinmek isteyenler, Deng Yayınlarında basılıp dağıtılan “ Biro ve Gilîdax Bêxwedî Nîn e.” İsimli kitaplarıma bakabilirler.”
Ağrı savaşlarında Türk hava filosuna, Kurmay Miralay Naim Bürküt komuta ediyordu. Ben bu komutanın Ağrı savaşı sırasında bizzat çektiği fotoğrafları içeren özel albümüne ulaştım. Bu tarihi resimleri içeren albümü, 01.01.2013 tarihinde “Foto arşiv” adıyla yayınladım.
Ben sadece, Ağrı’da heykeli dikilen Türk pilotlarının da içinde yer aldığı bir fotoğrafı size tanıtmakla yetineceğim. Bu fotografta, 13 pilot yer alıyor. Bunlardan 5 tanesinin boynunun etrafı, filo komutanı Naim Bürküt tarafından kırmızı kalemle çizilmiş durumda.
Bu kişiler, savaş sırasında Kürt nişancılarının mavzerleriyle düşürdükleri Türk uçaklarının ölen pilotlarıdır. Yani bu fotografta yer alanlar, Ağrı merkezine dikilen hava şehitleri anıtının kahramanlarıdır.
Ben bu yazım vesilesiyle, Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık’a sesleniyorum. Eğer bu önemli tarihi olayla ilgili daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, beni arayın. Ağrı Kürt Ulusal Mücadelesiyle ilgili olarak, yayınladığım iki kitabı ve foto albümünü size yollaya bilirim.
Yazımı dikkat çekici bir anımla tamamlamak istiyorum. Ulusal bilince vardığım 1950 yıllarında, delikanlılık heyecanıyla Ağrı merkezine dikilmiş olan bu heykel konusunda, insanlara bir şeyler anlatmaya, onları uyarmaya çalışıyordum.
O dönemdeki Kemalist asimilasyon projesi nedeniyle, Lazistan’dan Kürdistan’a transfer edilen bir kaç Laz ailesi de, Doğubayazıt’a yerleştirilmişti.
Onlardan yaşla başlı birisi, bir gün beni bir köşeye çekip şu nasihatta bulunmuştu. “Ha! uşağum, pirak heykel yerinde tursun da.... Gören Kürtler desun ki, ha bu ibneler başumuza bombe attiler, bizi, çoluk çocuğumizi oldirdiler. Evimizi, tarlalarımizi yaktiler. Belkum bu aptal Kürtler de uyanur adam olur da....”
Kaynak: http://www.avrupahalkinsesi.com/index.php
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder