Ağrı’da uzun ve meşakkatli bir sürecin sonunda seçimleri BDP kazandı. Gerçek bir bilek güreşi yapıldı ve kolu kırılan taraf AKP oldu. 30 Mart’ta hak edilmiş bir seçim zaferi, bizzat AKP hükümeti tarafından, hükümet ve devlet olmanın bütün olanakları kullanılarak zorla gasp edilmişti. Hükümet, yapay olarak yarattığı tartışmalı seçim sonuçlarıyla Kürdistan halkının iradesini hiçe sayarak, kendi yenilgisine tahammülsüzlüğü büyük bir pişkinlik ve yüzsüzlükle dünya aleme gösterdi. Bir çok yerde halkın iradesini tanımadı, gasp sonucu kendi yerel iktidarlarını kurdu. Ağrı’da ise seçimler iptal edildi ve yeniden bir seçim mücadelesi başladı.
Bugüne kadar Ağrı’da bizzat devlet gücüyle ya da devletin gücü kullanılarak ortaya çıkarılan iktidarlaşmalar devletin kendi kaybetme korkusunu, zor ve baskıyla halk üzerinde kurumlaştırdığı korku üzerinde inşa etmişti. Alabildiğine hoyrat ve pervasızca kullanıyordu korku düzenini. Ermenilerin bu topraklardan göç ettirilmesiyle önemli oranda boş kalan şehrin Karakilise olan adı Karaköse olarak değiştirilmiş, bir çok yerden getirtilen Kürt olmayan topluluklarla sıfırdan ve yeni bir kimlikle yeniden kurulmuştu. Tamamen bir toplum mühendisliğinin ürünü olarak adeta genleriyle oynanmış hibrit (melez) bir şehir yaratılarak, bugünleri bile o günlerden kurgulanmıştı. Ağrı ve Zilan katliamlarının da korkuları ekilerek, 2. Dünya savaşı döneminin görülmemiş zulmü ile birlikte şehir Maymunlar Cehennemi’ne dönüştürülmüştü. 1950’lere kadar köylerde yaşayan Kürt için yabancı bir mekandı.
1937’de adı Ağrı olarak değiştirilen bu şehir daha sonraki yıllarda çevre köylerden gelen Kürt nüfusla yüzleşti. 1980-90 yıllarında yoğun bir kırsal göç alarak fiziksel anlamda bir Kürt kenti haline gelebildi. Bu yıllarda da asimilasyon ve yerleşik olan melez kültüre maruz kaldı. Özcesi Ağrı kendi Kürt kimliği ve kültürüyle dibe çöktürülmüştü. Devlet katından Ağrı’ya bakanlar, şehrin artık kendileri için sorunsuz, kimliksiz bir Türk şehri olarak bakıyorlardı. Öyle ki son bir yıl içinde bir Kürtçe dil panelinin yapılmasına bile, ‘Ağrı’nın huzur ve güven ortamını bozar’ gerekçesiyle müsaade edilmiyordu. Yani kürde özgü ne varsa ‘huzur ve güven’ için devlet için ve tasarlanan ‘millet’ için tehdit idi, tehlike idi.
İşte Ağrı’da bu beton mezar parçalandı. Kurulu olan bu düzen parçalandı. Ağrı Dağı’nın başına çizilen, üzerine ‘muhayyel Kürdistan burada metfundur’ mezarı gerçek anlamda Ağrı’da idi. Bu mezar parçalandı. Bu tarihi bir dönemeçtir.
Ağrı’da AKP’nin bu denli hoyrat ve pervasızca direnmesi de bu tarihi arka planda gizlidir. Devlet Ağrı’yı kazanılmış bir şehir olarak sunmuştu ona. Sen de bu hayati mevziyi koru diyordu. Şimdilerde çok eleştirse de İsmet İnönü’nün şu sözü AKP’nin kulağındadır, ‘Karaköse ve Erzingan’ı kaybedersek Kürdistan kurulur.’ İşte bu gerçektir, AKP’yi bu kadar hırçınlaştıran. AKP, devletin Ağrı’sı üzerine İslam-Türk tezini koyarak yeni bir serüvenle buluşturmak ve sonuçlandırmak istiyordu. Bizzat Başbakan bu gerçek için düzinelerce yalanı Ağrı kürsüsünde sıraladı. Ağrı adayının fotografı tek bir kare olarak bile bulunmazken, seçim meydanlarında Başbakanın resimleri taşındı. Bütün hükümet üyeleri, bir çok belediye başkanları, seçim günü 152 milletvekili Ağrı’da sandıklara baskın yaptılar. Hükümet ve dolayısıyla devlet; valisi, emniyeti, tüm kurumları, 12 bin polisiyle seçimlere müdahale ettiler. Arkalarında olmayan tek şey halktı, bu nedenle de kaybettiler. Aslında kaybeden bizzat başbakanın şahsında hükümet ve devlet olmuştur.
Bu seçim gerçekten de sadece bir belediye seçimi değildi. Ağrı’daki tüm yurtsever bileşenin algısı buydu. Sırrı Sakık’ın tercih edilmesi bu anlamda güçlendiren bir faktör oldu. Ağrı halkı gerçekten böyle bir zafere açtı. Sonuna kadar bunun için sarıldı. İyi bir seçim çalışması yürütüldü. Çalışanlar büyük ölçüde ruhlarını da kattılar. Bir yürek ve ruh mücadelesi olduğunu biliyorlardı. Çalıştılar ve kazandılar.
Ağrı halkı sabahlara kadar bu zaferi kutladı. Buna hasrettiler. Ben 2009 seçim kaybından sonra ağlayanlara, başını duvara vuranlara, bayılan ve kriz geçirenlere tanık olmuştum. O gün başarıyı varlıklarıyla, duruşlarıyla engelleyenlerin adeta yüzlerine tükürerek zaferi hak ettiler. Bu zafer onlara kutlu olsun. Her biri ‘Muhayyel Kürdistan’ mezarının bir taşını, bir beton kısmını parçaladı ve hepsi birden mezarı yıktı, Kürt gerçeğini o mezardan kurtardı.
O mezar başta AKP olmak üzere mezarın bekçiliğini yapan; devlet, AKP, işbirlikçi Kürt, destekçiler ve diğer yan kolların başına yıkılmıştır. Bunu hazmetmeyecekleri aşikar. Tüm parçaları bir araya getirip Kürtleri yeniden aynı mezara koymak isteyecekleri açıktır. Ama geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye derler artık.
Elbette Ağrı halkı için de önemli olan bu zaferin sürekliliği, mezarın yerine barışı, demokrasiyi, kendi kimlik ve kültürünü inşa etmek, diğer halklarla eşit, özgür ve kardeşçe yaşamaktır.
http://www.yeniulkehaber.com/Default.aspx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder