27 Mayıs 2014 Salı

Ağrı’da 1 Haziran seçimlerine doğru...

30 Mart 2014 yerel seçimleri Türkiye ve Kürdistan’da halkların kendi geleceğini oyladığı tarihi bir eşikti. Uyguladıkları geleneksel politikalarla Türkiye’nin en yakıcı sorunlarını yaratan AKP, CHP ve MHP merkezli devletçi siyasetin büyük oranda anlamsızlaştığı, işlevsizleştiği ve yozlaştığı bir toplumsal psikolojide Kürt halk hareketi Kürdistan’da BDP ve Türkiye’de de devrimci güçlerle birlikte HDP olarak seçimlere girdi. Gerçekten de siyaset adına toplumun bıktırılarak iki ayrı çözümsüz siyasete mahkûm edildiği ve üçüncü seçenek olarak topluma yalnızca MHP “alternatifinin” sunulduğu bir siyasal düzlemde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği HDP projesi toplumu  şimdiden etkilemeyi başardı. Dahası kadın, ekoloji, halkların kardeşliği ve barış gibi hayati konularda farklılık-farkındalık yarattı. Bu sayede ‘başka bir siyaset etme biçimi’nin mümkün olduğu fikri gelişmeye başladı. Daha fazla fark edildi ki  AKP-CHP çatışması topluma oynanan büyük bir  oyundur. HDP çok kısıtlı imkânlara ve devletin açık baskılamasına karşı kendisini göstermeyi başardı.


Kürdistan’da da Kürt halkı Rojava’ da Doğu Kürdistan’da(İran parçası) ve Kuzey’de yapılan sömürgeciliğe, idamlara ve halka yönelik amansız terör ve baskıya karşı bir irade beyanı için sandık başına gitti. Gerçekten de her oy bir eylem gibi işlev kazanarak bir politikaya dönüştü. Zaten seçimler Kürdistanlılar için hiçbir zaman burjuvazinin seyirlik demokrasisi olarak anlaşılmadı. Seçimler egemenlere her fırsatta dur demenin resmi yollarından biri olageldi. Kuzey Kürdistan’daki AKP baskısına, ekonomik ve kültürel soykırıma; barajlar, HES’ lerle insansızlaştırılmaya çalışılan kadim coğrafyaya ve Kürt sorununda çözüme ilişkin oyalama siyasetine karşı Kürt halkı güçlü bir duruş sergileyerek belediyelerini artırdı.

Agirî’de halk iradesi yok sayıldı

Bu seçimlerin ilkleri de vardı üstelik. Kürt hareketi yerel seçimlerde ilk defa PKK’ nin kurucu kadrolarından Mazlum Doğan’ın anısına seçimleri kazanarak Karakoçan’a dolayısıyla Elazığ’a girdi. Yine ilk defa Erzurum’a da dört ilçeyi kazanma başarısını gösterdi. Üstelik Kürt siyasal hareketi geliştirdiği siyasal dil ve söylemle yerel yönetim politikasına ilişkin oldukça gerçekçi ve gerçekleştirilebilir projeler üreterek Türkiye siyasetinde gerçek radikal muhalefetin nasıl olacağını göstermiş oldu. Yalnızca eleştirmekle kalmayan, gerçekte nasıl olması gerektiğini kendi üretimiyle ortaya koyan muhalefet, Türkiye’ye yeni bir siyaset önermektedir.

Seçimler öncesi yerel yönetimler ve halkın sorunlarından başka her şeyin “siyaset” diye konuşulduğu ve bunun üzerinden kirli dengelerin oluştuğu bir atmosferde Kürt hareketi gerçek bir politika ve ona göre söylem geliştirdi. AKP’nin korktuğu muhalefet biçimi, eleştiri ve protestonun yanı sıra alternatif yaratan kurucu politikasıyla Kürt hareketinin muhalefetidir. Zaten her defasında Tayyip Erdoğan CHP’ye ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na bunun üzerinden yüklenerek “senin gibi muhalefete can kurban” demiştir. AKP karşısında yalnızca bağırıp çağıran muhalefet yerine, onun gerçek yüzünü halka gösteren ve yerine halkın üretimini ortaya koyan siyaset büyüyebilir, toplumun sorunlarını çözmeye talip olabilir, alternatif ve umut olabilir.

Burada özellikle Ağrı seçimleri dikkat çekicidir. AKP Agirî ‘de seçimleri kaybetmesine rağmen oyun ve dalavereye sarılarak on beş kez sandıkların sayılmasını sağladı. Her defasında halkın BDP’yi seçmesi gerçeğine karşı dünya seçim tarihinde görülmemiş bir saygısızlıkla seçimlerin iptal edilerek yeniden yapılmasına neden oldu. Her defasında “milli irade”, “sine-i millet” ve “söz milletindir” sloganlarını dilinden düşürmeyen AKP,  Agirî ‘de halkı ve temsil ettiği iradeyi açıkça tanımadı. Seçimleri bir seyirlik rezalete dönüştürerek Agirî halkının seçme iradesine on beş kez sayım yaptırarak ve sonuçta da seçimleri iptal ettirerek açıkça zorbalık yaptı. Agirîliler bunu AKP darbesi olarak değerlendiriyorlar. Salt Agirî ‘de değil Kürdistan’da seçime girilen her yerde oyunlar oynadı, oy torbalarını çaldı veya seçim güvenliğini açıkça ihlal etti. Ancak Agirî ‘de yapılan Agirî’de yaşayan herkesi rahatsız etti ve yapılan açık haksızlığa karşı öfkelendirdi. 30 Mart’taki açık haksızlığın ve seçim darbesinin ardından kentte onlarca genç kız ve erkeğin PKK’ ye katıldığı konuşuluyor.

Soma’daki katliam dağa çıkardı

Özellikle kızı PKK’ye katılan bir annenin anlatımı tam bir Türkiye fotoğrafıdır. Anne üniversite sınavlarına hazırlanan kızının evden ayrılmadan bir gece önce Soma’daki işçi cinayetlerine ve başbakanın ve danışmanının yakınlarını kaybeden ailelere yumruk ve tekmelerle saldırmasına tepki göstererek “Bu zulme dur demek lazım” dediğini anlatıyor. Bu olay Türkiye’deki en son Soma’da yaşanan acıyı, Kürdistanlıların ölümü ve zulmü tanıyan bir halk olarak nasıl derinden hissettiğini çok çarpıcı anlatan karakterdedir. Bedava hayatlar pahasına en çok bedava kömürün çıkarıldığı Soma’da ölen yüzlerce işçi ve ocağı söndürülen yüzlerce aile için, en çok da bedava kömürle iradesine el konulan ve havası-suyu zehir edilen Agirî halkı tepki gösteriyor. Belki de tarihin ve halkın bir ironisi olarak bu durumu belleklere kazımak gerekiyor. Bugün 30 Mart’ta ve daha önceki seçimlerde AKP’ye oy veren Agirîliler gelişmeleri yakından izliyorlar. En çok da AKP’nin sürekli oy aldığı bu kesimler kızgın ve AKP’ye bu yüzden de gerçek bir ders verecek gibi görünüyor. Sokaklarda, mahallelerde ve köylerde şimdiden BDP’nin açık zaferi hissediliyor. Toplumun her kesimi AKP’yi hem belediyeciliğindeki soygunculuğa, talana ve Agirî’ye tek çivi çakılmamasına, hem de şair Ahmet Arif’in teke tek dövüş dediği rekabetteki “namertliğine” karşı cezalandırmaya hazırlanıyor. Agirî bu seçimde AKP gerçeğini daha net bir biçimde gördü ve bu kez fark atarak AKP’ye dur deme hazırlığı içinde.

‘Roj Roja Xîretê ye’

Agirî ne Rojava’da kardeşlerine yapılan katliam, baskı ve tecavüzü, ne İran’daki idamları ne de AKP destekli KDP saldırılarını unutmuş değildir. Seçimlere daha da büyümüş-birikmiş bir öfkeyle gidiyor halk... Özellikle gençlerin ve kadınların seçimlere ilgisi hemen göze çarpıyor. Gençlere yönelik Fethullah cemaati desteğiyle yürütülen uyuşturucu ve fuhuşla düşürme politikası bir “milli güvenlik politikası” olarak devam ediyor. Yine AKP’nin özellikle derin bir yoksulluk ve çaresizlikle kendine bağlamaya çalıştığı mahallelerde çeyrek altın ve çocuk şekeri dağıtarak kadınlardan Kur’ana el basması karşılığında oy sözü alma politikası, BDP’ li kadınları harekete geçirmiş durumda. Ev ev dolaşan BDP’li kadınlar eşbaşkan adayı Mukaddes Kubilay ile birlikte kadınları dinleyerek geniş sohbet toplantıları yapıyorlar. BDP’li kadınlar evlere başbakan Erdoğan’ın annesinin resminin götürüldüğünü belirtiyorlar. AKP lolipop şeker dağıtarak ve Tayyip Erdoğan’ın annesinin resmini evlere dağıtarak oy toplamaya çalışırken; Agirî’de seçimler toplumu komple bir aydınlatma ve kendi halk gerçekliğiyle buluşturma faaliyetine dönüşmüş durumda. Agirî’de yaşanan bir farkındalık ve uyanıştır. Agirî sokaklarında “roj roja xîretê ye” sözü, halkta seçime doğru seferberlik havasıyla dalga dalga yayılıyor.

 AKP şiddet ve gerginlik İstiyor

AKP aslında halkın iradesini tanımamak demek olan on beş kez sayım kepazeliğinden çoktan pişman olmuş durumda; ama kendisine karşı yükselen öfkeyi durduramıyor. Bu nedenle de son günlerde sık sık provokasyonlara ve gerginliğe başvuruyor. Örneğin önceki gün polisin BDP amblemli kolye taktığı için bir gence saldırması ve kimi yerlerde BDP’nin seçim araçlarına sözlü fiziki saldırı yapılması AKP’nin rahatsızlığını gösteriyor. Amaçlanan, toplumu provoke ederek  BDP’yi şiddet yanlısı göstermek. Zira AKP’nin on yıllık belediye pratiğinde yarattığı bir yanılsama da barış yanlısı görünmek ve Kürt siyasetini şiddet yanlısı, kavgacı gibi göstermektir. Ancak BDP tüm saldırı ve provokasyonların seçim zaferini hedeflediğini bildiğinden ötürü soğukkanlı davranmayı elden bırakmıyor ve tüm hızıyla seçim çalışmalarını yoğunlaştırıyor.

Çocukların büyük çoğunluğu tartıcılık, ayakkabı boyacılığı, el arabacılığı ve mendil satarak ucuz emek gücü olarak çalıştırıldığı Agirî’ de AKP’nin çocuklara yönelik ailelere aylık ödenen 30 lira dışında hiçbir politikası da yok. Bu da halkta artık eski yanılsamayı yaratamamakta. Yine diğer önemli bir faktör de Saadet Partisi’nin bu seçimde epey zorlayacak olmasıdır. Özellikle AKP-Cemaat çekişmesinde yollarını AKP ile ayıran ablalar ve ağabeyler olarak bilinen Fethullahçı kadrolar, AKP’ye oy vermiş seçmenden bu kez Saadet partisi için oy istiyorlar. AKP, adayı Hasan Aslan’ a yönelik tepki ve öfkeyi bildiği için onun resimlerini kullanmıyor.Adayının profiline,”yaptıklarına” ve hatta görüntüsüne bile güvenmiyor AKP... Kentin bir kaç yerinde sanki belediye adayı kendisiymiş gibi yalnızca Başbakan Erdoğan’ın posterleri  var. Dün Agirî’de hükümet konağı ve adliyeye yakın duvarlarda asılan afişlerinde “Küresel dünyanın vicdanı” yazan Dış işleri bakanı Davutoğlu’ nun kente gelişi de, trafik polisleri dışında kimsede bir heyecan yaratmadı. Başka bir deyişle AKP cephesinde işler pek iyi gitmiyor. Başka bir seçim var kentte ve bu seçim Agirî’nin özgürleşme seçimi olacak...

Kenti on yıllık belediyeciliğiyle büyük bir hafriyat yığınına çeviren AKP, ucuz kömürle havayı;  içme suyunu kendisine bağlı şirketlere satarak da musluk suyunu kirletti. Masmavi akan, çocukken içinde yüzdüğümüz o güzelim Murat suyunu hayvan mezarlığına, kolera ve hastalık kaynağına çevirdi. Şimdilerde insanın içinden Murat nehrine bakmak gelmiyor. Maviliği ve coşkunluğuyla o eski Murat yok artık...1 Haziran’da AKP belediyesi on yılın ardından arkasında çöp bir şehir, kirli sular, bozuk ana arter ve yollar ve daha da fakirleşmiş, hiçbir sorunu çözülmediği gibi sorunları ağırlaşmış bir halk bırakacak. BDP seçimi kazandığı takdirde AKP’den böyle bir belediye devralacak. AKP belediyesinin onca tahribat ve kirlilikten sonra, seçilmesi kesin gözüyle bakılan BDP eşbaşkan adayları Sırrı Sakık ve Mukaddes Kubilay’a çok fazla iş düşüyor. Bunca tahribat kolay aşılacak gibi görünmüyor çünkü...

Mehmet SEZGİN / Özgür Gündem Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder