AHMET TAŞTAN / ERDOĞAN ALTAN
AĞRI (DİHA) - Ağrı Ayaklanması'nın sonuçları ve akabinde 7 Eylül 1930'da, Ağrı Kürt Cumhuriyeti'nin çöküşü Kürtlere karşı büyük bir saldırıya dönüşürken, yıllar içerisinde köyler bombalandı, 20 bini aşkın kişi öldürüldü, binlerce kişi sürgün edildi. Ağrı'da 1925 yılında yanmaya başlayan ateş, 1990'lara sürgünler, 90'larda köy yakmaları ve boşaltmaları ile devam etti.
Lübnan Bilhamdun'da 1927'de kurulan birleşik Kürt örgütü Xoybun'un yönettiği Ağrı Ayaklanması'nın (1926-1930) sonuçları ve akabinde 7 Eylül 1930'da, Ağrı Kürt Cumhuriyeti'nin çöküşü, Kürtlere karşı büyük bir saldırıya dönüştü. İsyanın bastırılması sonrasında henüz sayısı bile tespit edilmemiş çok sayıda insan yerinden edilerek zorunlu göçe tabi tutuldu ve on binlercesi öldürüldü. Ağustos 1934'te, Kenan Paşa'nın talimatı sonucu bombalanan ve 1935'te Elazığ'da "ders olsun" denilerek asılanlar, Doğu Vilayetleri Sivil Müfettişi Abidin Özmen'in Kürtsüzleştirme politikası gereği sürgün edilen Kürtler, büyük bir patlamanın habercisiydi. Ağrı'da, 1926 yılında yanmaya başlayan ateş, 1990'lara kadar devam eden sürgünler, köy yakmaları ve boşaltmaları ile Kürtler tekrar yerinden göç etmek zorunda bırakıldı. 1999'dan sonra da Ağrı merkezde devam eden işsizlik, yılların verdiği travma, yerel yönetimlerdeki çifte standart, yurttaşların tekrar Türkiye'nin batı illerine göç etmelerine neden oldu.
'Devletin dostuyum' dedi ama...
Celeli Aşireti'nin Hesesori koluna mensup olan Biroyê Hesikê Têlî, Ağrı Dağı'nın eteklerinde oturan ve Birici Dünya Savaşı'nda pek çok aşiret reisi gibi, Osmanlı'dan yana Ruslara karşı savaştı. Biro'nun bu tercihinde Osmanlının Müslüman olması en büyük faktördü. Ruslar, kendilerinden yana olması için Biro'ya çeşitli rüşvetler teklif etti, fakat bunlara rağmen Biro'yu etkileyemedi. Ağrı Ayaklanması'nı anlatan tarihçiler, "...Birinci Dünya Savaşı sırasında, Biroyê Heski'de bölgedeki Kürtlerin Ermenistan içinde kalmalarını istemedi. Ruslar ve Ermenilere karsı savaştı... Bolşevikler, Rusya'da iktidara geldikten sonra, askerlerini savaş öncesi sınırlarına çekti. Ermenistan'da ise, Bolşevikler henüz iktidara gelmemişti. Bundan yararlanmak isteyen Ermeniler, Rusların çekildiği alanlara girmek istedi, Nitekim bazı yerlere girdiler. Bu durum yeni gelişmelere neden oldu. Bazı aşiretler Ermeniler'e karşı geldi. Bro'ye Heski de Ermenilere karsı çarpıştı. Hatta Osmanlı askerleri Ağrı'ya geldiğinde, onları sevinçle karşıladı" sözleriyle anlatıyor.
Devletin kendisine karışmayacağından emindi ama yanıldı
Biroyê Heski'nin bu yaklaşımı, menfaati gereğiydi. O güne kadar Osmanlı devlet sistemi içinde Ermenilere karşı imtiyazlı bir konumları vardı. Şimdi ise Ermenilerin etkin oldukları bir devlet için, Müslüman Osmanlı'ya karşı Ermenilerden yana tavır koymadı. Zaten bu olguyu Osmanlılar da gördüğünden, "Kürdistan Ermenistan olacak" sloganını Kürt aşiretlerini yanlarına çekmekte kullandı ve başarılı da oldular.
Biro, savaş sonrası Ağrı'ya yerleşti. Ticaretle uğraşmaya başladı. Çıkarları, özellikle de Rus ve Ermenilere karşı savaşması, onu Türk Devleti ile "Daha iyi ilişkiler" içerisine sürükledi. Şeyh Said İsyanı'nda sessiz kaldı. Yenilgi sonrası, Şeyh Said'in oğlu ve bazı aşiret liderleri, İran'a gitmek istediklerinde Biro da direnişçileri yakalamaya çalıştı ama başaramadı. Ali Rıza ve adamları, İran'a geçti.
Biroyê Heski, Osmanlı'ya yardım etti, fakat yine de huzursuzdu. Bir süre sonra, her zaman olduğu gibi yine sürgün politikası gündeme geldi. Biro'ya ilişkin de söylentiler çıktı; ancak Biro, kendinden emindi. Çünkü o, devlete yardımcı olmuştu. "Ben devlete çok büyük yardımlarda bulundum. Bugün de dükkanımla uğraşıyorum ve devletin dostuyum" diyordu; fakat yanıldı. İhsan Nuri Paşa, Biro'nun bu düşüncesine şöyle demişti: "Düşünemiyordu ki, Türklerin gözünde, bir Kürt ister hizmetkar ister asi olsun yinede Kürt'tür."
Ve ayaklanma başladı!
1926 yılının ilk ayları ve kışın sonlarına doğru bir gün şafakla beraber, Biro'nun Ağrı'daki çiftlik köyünde bulunan eşi ve çocukları daha yeni uykudan uyanmış ve sürüleri göndermekle uğraşırken, 20 Türk süvarisi köye girerek, Ağrı'dan sürmek için Biroyê Heski'yi aradıklarını söyledi. Biro'nun Bayazit'te olmasından kaynaklı bulamayan askerler, Biro'nun babasının atını alarak, kaçan oğlunun peşine verdi. Biro'nun oğlunu yaralayan askerler, ayaklanmanın da fitilini ateşlemiş oldu. Tarihi kaynaklar bu durumu haber alan Biro'nun, 'Allah'ım sen biliyorsun ki ben devlete hiç bir kötülük yapmadım. Şimdi de Beyazıt'ta olduğum halde, beni de sürmek için köyde arıyorlar. Allah'ım yeter ki, tüfeğimi bana kavuştur. Sonra da ne olursa olsun' dediğini yazar. Ardından da Biro dükkanının önünden geçerek şehirden çıkıp, Qotis üzerinden Kürtlerin yıllardır yaptığı gibi dağların yolunu tutarak ayaklanma başlatır.
Reşat Hallı, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Ayaklanmalar (1924-1938)" adlı kitabında, isyancılarla Türk ordu birlikleri arasındaki ilk çatışmaların, 16 Mayıs 1926'da meydana geldiğini yazıyor. Kitapta verilen bilgiye göre, "Bir grup Kürt, Kalecik köyünden hayvan çaldı. Harekete geçen asker, Ağrı Dağı'ndaki Demirkapı bölgesinde, Kürt birlikleriyle çatışmaya girdi ve 28. Alay çatışmada yenilgiye uğradı. T.C. bir yanlış anlamaya sebebiyet verilmemesi için, harekatta başlanmadan önce İran'a, harekatın kendilerine karşı yapılmadığının bildirildiğini. İran'ın da, bu bilgiyi direnişçilere sızdırdığını yenilginin bundan kaynaklandığını iddia etti. Ayrıca, bazı milisler Biro adına çalışarak 'ihanet' etmişlerdi. Yenilgi nedenleri arasında, harekatın yeterince düzenli organize edilmeyişi ve Alay Komutanları'nın hataları da sıralanıyordu. Nitekim, Alay Komutanı görevinden alındı. Yargılanmak üzere Sarıkamış'a gönderildi. Bu çatışmalar esnasında, iki top ve çeşitli eşya Biro'nun eline geçti.
Bu olaydan sonra, 3. Ordu Müfettişliği yeni bir plan yaptı. Plan, 13 Haziran 1926'da Genelkurmay'a sunuldu. Poti, Ağıl, Demirkapı, Serdarbulak, Bulambaşı, Küçük Ağrı ve Dere doğrultusunda, 1150 direnişçi bulunduğu saptandı. 9. Tümen'e bağlı birlikler, 15 Haziran 1926'da, Zengezor'un doğusunda harekete geçerek Şıhlı, Celal ve Çevirme üzerinden Ağrı Dağı'nın etekleri boyunca ilerledi. Bu birliklerle Biro'nun 20-25 kişilik grubu arasında, 16 Haziran'da çarpışma başladı. Türk askerleri bu çarpışmalar sırasında, bazı tepeleri ele geçirdi. Ancak Tugay, 16-17 Haziran gecesi Kürt savaşçıların baskınına uğradı. Çatışmalar uzadı. Bîr kısım savaşçı. İran Kürdistan'ına geçmek zorunda kaldı. Türk yetkilileri bu tedip girişiminden sonra, direnişçileri dağıttıkları kanısına varıp, askerlerini tekrar Doğubeyazıt'a çekti. 25 Ağustos 1927'de, 3.Ordu Müfettişliği Haziran ayında yapılan tedibi yeterli bulmadığından yeni bir harekat planı yaparak, Genelkurmay'ın onayını istedi."
'Kürtlere Türk süngüsünün ezici kuvvetini gösterelim'
Genelkurmay Başkanlığı'nın 2 Temmuz 1930 tarihinde 9. Kolordu'ya gönderdiği cevap yazısında, "Kolordunun 4 Temmuz'da yapacağı imha hareketinin yapılış tarzı hakkındaki düşüncelerine katılırım. Yaşar Bey Müfrezesinin takdire değer olan hareketi ve hava kıtalarımızın parlak başarıları komutanız altında yapılacak harekâtın çok yüksek semerelere ve fırsat bekleyen düşmanlarımıza Türk süngüsünün her an ezici bir kuvvet olduğu, hissini vereceğinden şüphem yoktur. Bir daha tekrarlanmayacak biçimde yapılacağına şüphe etmediğim harekâtınızda başarılar diler, bütün arkadaşların gözlerinden öperim" denildi.
Genelkurmay'ın "Türk süngüsünün ezici bir kuvvet olduğu hissini verin" şeklindeki cevabı ne anlama geldiği bir kaç gün içinde ortaya çıktı ve 50'ye yakın köy yakıldı yıkıldı, 15 binin üzerinde insan katledildi.
Xoybun Cemiyeti büyük başarılara imza attı ama...
İlk olarak 5 Ekim 1927 tarihindex Lübnan'ın Bihamdun kentinde kurulan Xoybun Cemiyeti, "Kürdistan'ın bağımsızlığı" için Ağrı ayaklanmasına destek vererek, büyük başarılara imza atmasına rağmen, devlet topyekün bir imha konsepti yürürlüğe koydu. Xoybun Cemiyeti, Ağrı bölgesinde kurtarılan topraklarla birlikte yarı devlet konumuna geldi. O dönem şartlarında bir devlet için temel olabilecek adımlar atıldı. Düzenli Kürt peşmerge ordusunun ilk temelleri atıldı. Kurtarılan tüm topraklarda, Kürt bayrağı dalgalandırıldı. Esir alınan askerler, savaş kurallarına göre insani muamele gördü. Yapılan her eylemin raporu tutuldu. Her şey bir tüzük ve program çerçevesinde yapıldı. Xoybun mühürü, bir devlet mühürü gibi işlevselleştirildi.
Köyler bombalandı, 21 bin kişi katledildi
2 Temmuz 1930'da Kaymaz, Haçan, Kölesor, Çilli ve Osmanlı köyleri havadan bombalandı; Patnos bölgesinde ayaklananlara katılan köyler, bomba ve makineli tüfek ateşi altına alındı. Ayaklamada binlerce insan sürgün edildi ve resmi sayıya göre 15 binin üzerinde, Xoybun Cemiyeti'nin verdiği bilgilere göre de 21 bin insanın katledildi.
'Kürtler ancak birlikle başarılı olur'
İhsan Nuri tarafından çıkarılan Agirî Gazetesi'nde ayaklanma sürecinin sonucunu şöyle özetliyordu: "Zamanın bize gösterdiği şu ki, Kürtler ancak birlik halindeyken zafer ve özgürlüğü yaşayacaktır. Sıkıntılı ve zor şartlar altında verilen bu müthiş mücadeleler, aynı zamanda birlik-beraberlik duyguları içerisinde zaferlerle karşılık verecektir..."
YARIN: Ağrı'da 1990'lı yıllarda köy yakmaları ve yine göç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder