Rojava’da geçtiğimiz günlerde El-Nusra çetecileri ile yaşanan çatışmada 2 arkadaşı ile birlikte yaşamını yitiren YPG’li Çağdaş Kaya’nın (Hemze) yaşam öyküsü, Kürt tarihinden kısa bir kesit niteliğinde. Rojava’ya dönük gelişen saldırılara karşı sessiz kalamayarak Ağrı Dağı İsyanı’nda yer alan dedesinin de yıllar önce mücadele ettiği topraklar olan Rojava’ya giden Kaya, “Ben kendi halkımın bulunduğu yere, kendi dedemin mücadele ettiği yere gideceğim, ölürsem de orada ölürüm” sözleriyle ailesine veda etti.
Rojava’da16 Ağustos’ta El-Nusra çetelerinin Serêkaniyê’ye saldırmaları üzerine çıkan çatışmada arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken 2 arkadaşıyla birlikte yaşamını yitiren YPG’li Çağdaş Kaya’nın (Hemze) yaşam öyküsü oldukça dikkat çekici. Muş’un Malazgirt ilçesi nüfusuna kayıtlı olan Kaya (27) bölgede devam eden çatışmalı süreçten ve devlet baskısından ötürü henüz 5 yaşındayken 6 kardeşi ile birlikte İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. İstanbul gibi asimilasyon politikalarının yoğunca yürütüldüğü bir metropolde 22 yıl boyunca yaşamını sürdüren Kaya, kimliğinden ve kültüründen taviz vermedi. Kendi deyimiyle “dedesinin yolundan” giden Kaya, 1926-1930 yılları arasında patlak veren Ağrı İsyanı’na da katılan ve isyanın ardından Rojava’ya gitmek zorunda kalan dedesi “Muşlu Fesih” adıyla da bilinen “Fesihê Mihê Mîrze” gibi direnişin içinde yer almayı seçtive 10 ay önce Kürtlere karşı yoğun bir saldırının olduğu Rojava’ya gitti. Suriye’de yürüttüğü çeşitli çalışmaların ardından 6 ay önce YPG’ye katılan Kaya, 6 ay boyunca ise Rojava’nın farklı kentlerinde YPG’li olarak görev yaptı.
Kaya’nın yaşam öyküsünü anlatan ağabeyi İrfan Kaya, “Dedem biz hepimiz için bir kahramandı. Zaten ailemiz, çevremiz, onu tanıyan herkes onu yolunu takip eder. Dedem bir dönem kaldığı Rojava’da birçok çevre tarafından tanınır, sevilirdi. Çağdaş da ben kendi halkımın bulunduğu yere, kendi dedemin mücadele ettiği yere gideceğim, ölürsem de orada ölürüm dedi ve Rojava’ya gitti” dedi.
Son sözleri ‘Bu zulüm karşısında sessiz kalamam’ oldu
ist-030913-agabey-kayaKardeşinin yaralı arkadaşını kurtarmaya çalışırken hayatını kaybettiğini belirten Kaya, “Çatışmalar sırasında El-Nusra çetelerinden 15 kişiyi öldürdükten sonra bir arkadaşı yaralanıyor, o da onu kurtarmaya giderken yaralanıyor. Yaralandığı sırada bir başka arkadaşı da onları kurtarmaya çalışırken şehit düşüyor, kardeşim de diğer 2 arkadaşıyla beraber orada şehit düşüyor. Birbirlerini kurtarmaya çalışırken şehit düşüyorlar” diye konuştu. Kardeşi ile yaşamını yitirmeden bir gün önce telefonla konuştuklarını belirten Kaya, kardeşini Türkiye’ye çağırdığını fakat kardeşinin kendisine, “Burada fetva vermişler, diyorlar ki; ‘kim ki eğer bir Kürdü öldürür ve karısını kirletirse, onun öteki tarafta yeri cennettir.’ Ben böyle bir zulüm karşısında sessiz kalacak, hiçbir şey yapmadan kalacak gibi bir vicdana sahip değilim” dediğini söyledi.
‘Bütün Kürt gençleri onun etrafından toplanırdı’
1992 yılında Muş’un Malazgirt İlçesinin Nazê(Sırtdüzü) köyünden devlet baskısı nedeniyle İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını belirten ağabey Kaya, kardeşinin İstanbul’a geldiğinde henüz 5 yaşında olduğunu ve İstanbul’da büyüdüğünü söyledi. Yaşamlarının büyük bölümünü İstanbul’un Avcılar, Küçükçekmece ve Bahçelievler ilçelerinde geçirdiklerini belirten Kaya, kardeşinin sosyal ilişkilerinde sıcakkanlı olmasından dolayı herkes tarafından sevildiğini ifade etti. Kaya, “Sıcakkanlı bir insandı, sürekli gülerdi. Bu özelliği de etrafının onu sevmesine sebep olurdu. Zeki pratik bir insandı, yaşadığımız yerlerde, bütün Kürt gençlerini etrafına toplardı. Onların takipçisiydi, onları yalnız bırakmaz, sokaklarda boş boş dolaşmalarına izin vermezdi. Zaten vefatından sonra bütün bu gençler onu cenazesinde yalnız bırakmadı, hepsi de Malazgirt’e gelip cenazeye katıldılar” dedi.
Rojacîwan.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder