Bu yazı yayınlandığı zaman Ağrı seçimine beş gün kalmış olacak.
Zaman az.
Dayanışmanın durumu ne?
O da az.
Demek ki, acil bir dayanışma çağrısına ihtiyaç var. AKP, devletin tüm imkanlarıyla Ağrı dışındaki kendi seçmenini sandık başına taşımak üzere tüm hazırlıklarını yaptı. Uçaklar onların, devlet hazinesi onların. BDP’lilerde ise “iman kuvveti”.
Ne yapılabilir?
Benim aklıma gelen şu: Bizler hemen yarın, kendi çevremizde on/onbeş kişi birleşelim: telefonu açıp, Ağrı BDP il merkezinden, bulunduğumuz ilde çalışan bir Ağrılı seçmenin ismini isteyelim. Onun Ağrı’ya pazar günü gidip gelmesini sağlamak için uçak masrafını üstlendiğimizi duyuralım. İsmini, telefon numarasını aldığımız Ağrılı seçmeni bulup, sandık başına yetiştirelim... Bir seçmen bir seçmendir. Unutmayalım, BDP Ağrı Belediyesini ilk sayıma göre on oy farkla almıştı.
Ağrı seçimi çok önemli.
Çünkü Ağrı, Kürdistan tarihinde, Mahabat’ı saymazsak, ilk “demokratik özerk bölgeyi” ilan eden kent. Orada Hoybuncular 1928 yılında “Ağrı Cumhuriyetini” kurmuştu.
Silahlı isyanla kurulan bu “özerk bölge yönetimini” o sırada devletin başında olan Mustafa Kemal ile, hükümetin başında olan İsmet İnönü silah zoruyla bastırmıştı.
Şimdi ise Ağrı’da silahsız yoldan inşa edilmek istenen “demokratik özerkliği” başında Abdulah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu devlet tıpkı 1930 yılında olduğu gibi polis ve asker gücüyle boğmaya çalışıyor. O zaman Bıro’ya ihanet eden Aşiretçi neyse, şimdi de BDP’ye karşı AKP’nin silahşorluğunu yapan Ağrı Belediye Başkan adayı Hasan Aslan o. Tarih tekerrür eder gibi görünüyor. Ama tekerrür etmiyor.
Çünkü Ağrılının hafızası sağlam. Bir günlük, bir saatlik, bir dakikalık tarihi asla unutmuyor. İşte hafızası sağlam olanlardan birisi eski Doğubayazıt Belediye Başkanı Mahmut Kotan. Yüzlerce aile efradıyla BDP’ye katıldı ve Ağrı’daki “pervane anıtı” hakkında şöyle konuştu:
“O Abide Ağrı Dağı arasında bulunan Mix Tepede bize bomba yağdıran bir uçağın pervanesidir. Onun için gözümüzün önünde o abide diken olarak duruyor.”
Kürt hafızasındaki bu sağlamlık Qeser Köyü’nde zirve yapıyor. Bu köyün seçmenleri, iptal edilen 30 Mart seçimlerinde AKP’ye 146, BDP’ye ise 360 oy verdi.
“Ne önemi var, böyle köy Ağrı’da çoktur” demeyin. Qeser (Ballı Bostan) köyü, şu anda AKP Belediye Başkan adayı Hasan Aslan’ın köyü...
Nasıl çocuğu en iyi anası, erkeği en iyi karısı tanırsa “siyasetçi”yi de “en iyi” köylüsü tanırmış. Qezer Köyü, kendi köylüsü Hasan Aslan’ı o kadar iyi anlamış ki, ona, yakın ailesi dışında oy vermemiş. Şimdi Qeser’liler, “bu Başbakan nasıl da kendisine benzer birini bulup da aday gösteriyor, şaşırıp kalıyoruz” diyorlar.
Kotan’ın sözünü ettiği “pervane abidesine” dönersek, Türk devletinin “yarı resmi” organında o “pervanenin” izini arayalım:
Yıl 1930, günlerden 16 Temmuz. Cumhuriyet Gazetesi’nin o günkü manşet haberi şöyleydi:
“Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türkíün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur.”
O halde konuşalım:
Ağrı halkı bir kere daha ne Türk, ne de Kürt kanı dökülmesin, Zilan Deresi “ağzına kadar ceset dolmasın” diye, kendi iradesini sandıkta göstermek istiyor.
AKP ise, “kişi başına düşen gelir” bakımından Türkiye sonuncusu, ama şu seçim eşiğinde “kişi başına düşen polis ve asker” bakımından Türkiye bile değil dünya birincisi olan Ağrı’da Sultan’ın iradesini hakim kılmak için akla durgunluk veren işler yapıyor. Sultan Erdoğan “Ağrı ve Norşin’i istiyorum” diyor örneğin. Ey Başbakan, sen isteyemezsin! Neyin ne olacağını Ağrı ve Norşin halkı ister yalnızca...
Ve isteyecek...
Not: Öteki bakanlar neyse de, Dışişleri Bakanı’nın Ağrı’da işi ne? Sakın “1928’de kurulan Ağrı Cumhuriyeti”ni Türk Devleti adına “ziyaret” etmiş olmasın... Destur...
Özgür Gündem Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder