2 Eylül 2012 Pazar
Dündar Zade Numan Hulisi Bayazıt valisine verdiği Cevap (Ağrı isyanları)
Ağrı isyanını dönemimde sahte bir af çıkarılarak isyancılar kandırılmak istenir, Beyazıt (doğubeyazıt) ptt müdürü, ve Beyazıt valisi Lord ibrahim İsyanın öncülerinden Dündar Zade Numan Hulisi’ye teslim olması için birer mektup gönderirler… Dündar Numan Hulisi de aşağıdaki mektupla onlara cevap verir.
Bayazıt Lord İbrahim bey’e
Sayın Bay;
Gele köyünden mam aracılığıyla göndermiş olduğunuz 21 şubat 1928 tarihli mektubunuzu aldım. Mehmet bey e gönderilen mektup ve telgrafı kendisine gönderdim. Kendisi iki gün içinde burada olacaktır. Yanıt mektubu yazacak olursa, onu da size ulaştıracağım.
Teslim olmam ve af edilmem için çaba gösterdiğinizi yazıyorsunuz. Sanırım, sizi bu çabalarda bulunmaya vicdanınız zorladı ve bu yönde ısrarlı oldunuz. Ancak, size ne teslim olmam nede af edilmem için herhangi bir başvuruda bulunduğumu hatırlamıyorum.
Kanımca caniler ve suçlulardan oluşan tutuklular af isteminde bulunurlar. Herhangi bir suçu olmayanların teslim olmaya gereksinimleri yoktur.
Yaşamamın bütün evrelerinden bilgi sahibi olan siz, gençliğinden beri hiçbir kimseye kötülük yapmadığıma ve devlete dürüstçe hizmet ettiğime tanıksınız.
Ülkeme sevmekten öte hiçbir suçum yokken, hükümet, hiçbir araştırmaya gerek duymaksızın, benim gibi binlerce suçsuz kişyle birlikte, yargı önüne çıkarılmadan; katillere ve çapulculara yapılan işlemleri uygulayarak, evinden alıp beni batıya sürgün etti.
Benden sonra ailemide, çoluk çoğuğa acımadan, batıda bulunduğum şehirlerden başka bir kente sürgün ettiler. Evimi, hayvanlarımı ve ekimlerimi talan ettiler.
Ben ve ailem tüm yaşam koşullarından yoksun bırakıldık. Acılar, aşağılamalar, yaşadığımız yoksulluklar ve sürgün edildiğimiz yerlerdeki polis, jandarma ve göçmen bürolarındaki uygulamaları anlatmaya gücüm yetmiyor. Ve bugün bile onları andığımda bütün bedenim titriyor.
Buna, hiçbir ülkede, tarihin hiçbir döneminde ve hatta inceleme yapan antropologların rastlamadıkları bir biçimde, Adalet anlayışına uymayan ve ancak bize uygulanan yeni yöntemleride eklemek zorundayım.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, birde bize küfreden, bizi aşağılayan makalelerle dolu türk gazetelerini okumaya zorladılar. Bu makalelerde tüm kursal duygularımıza , ulusumuza , onurumuza ve geçmişimize hergün sövülüyordu; böyleceduygularımızı kontrol ediyorlardı.
Fizik ve moral olarak dayanılmaz, yaşanması güç, bir durum dayatılmıştı bize. Böyle bir durumda, sürgün yerinden kaçtım ve Allah ın yardımı ile, 47 gün yürüyerek Kürdistan dağlarını aşıp Ağrı’ya ulaştım.
Sürgün edildiğimizde bizim ve bizi götüren jandarmaların tren ve diğer motorlu araç giderleri ile birlikte, her şeyi biz yoksullara ödettiler.
Size, yollarda tüm yardımlardan binlerce kadın, genç kız ve çocukların korkunç ve trajik durumlarını, hergün açlıktan yoksulluktan ve gördükleri kötü muamelerden ölen yüzlerceinin çektikleri acıları anlatmak isterken, Yüreğim kan ağlıyor.
Onları öylesine vahşice davranılıyorduki, normalde ürkütücü olan ölüm korkusu bile, bu zavallılara kurtuluş yolu gibi geliyordu. Üstelik hiçbir suç ve günahları olmamasına karşın, hükümetin keyfi istemiyle, çekmek zorunda bırakıldığım tüm bu çilerlerden, gördüğüm bu muamelelerden sonra, evet bu tüm olup bitenlerden sonra, gelip teslim olmam ve af dilemem anlamsız ve niteliksiz bir davranış olur.
Hükümet, yaptığı vahşetle uygulamalardan gerçekten pişman olmuşsa o zaman, tüm sürülenleri geri yurtlarına göndermeli, talan ve hırsızlıklarının cezasını ödemeli. Topluca kurşuna dizilenlerin sorumlularını cezalandırılmalı ve tüm bu uygumaların kurbanlarında teslim olma ve af isteminde bulunma baş vurusunu beklemeden, gerekenler yapılmaya başlanmalıdır.
Ülkem yakılıp yıkıldıktan ve bir viraneye çevrildikten sonra, Benim burada yada başka bir yerde yaşamış olmamın anlamı yoktur. Bana eski memuriyetime uygun makama dönmemi ve istediğim şehirde yaşamamı söz veriyorsunuz, ama siz tüm Kürt memurlarının alınmalarını ve ardından sürgüne gönderilmelerini öngören yasayı unutuyorsunuz.
Anlaşılan bu atama yalnızca geçici bir süre için düşünülmüş ve hemen ardından yeni sürgünler gelecek. Hükümetin dürüstlüğüne ve içtenliğine inanmadığım için, hiç kimseye gidip teslim olmalarını salık vermeyeceğim. Geradeli Lezgî ağa, Halit bey in yeğeni, köylüleri ve beraberindeki 20 kişi ile birlikte hükümetin sözüne güvenerek, gidip Vilayete teslim oldular ve af edildiler.
Onlar nerede şimdi?
Hepsi vahşice öldürülmedilermi? Bu deneyimleri yaşadıktan sonra, nasıl olurda teslim olurum ve başkalarına olasılık veriririm? Hükümetin eline düştüğümüzde, bizi kimse kurtaramaz. Ölüm buyruğunu yerine getirirler.
Vali bey dünyanın en dürüst ve sözüne güvenilir insanı olabilir, ama üstlerinin emirleri dışında bir şey yapamaz. Teslim olanları öldürecek, kendi yetki sınırlarının yetmezliğinide bahane edecektir.
Bu oyun oynanacaktır.
Yirminci yüzyıl uygarlığına acı çektiricesine, Nasıl inlediklerini gözlerimle gördüğüm milyonlarca kürdün batı anadoludan iran, Suriye, mezopotamyaya kaçmak zorunda kalan diğer Kürtlerin Ülkerlerine dönüp yeniden uyum sağladıklarını görmeyinceye kadar Bayazıda dönmeyeceğim.
Beni vicdan muhasebemden başka hiçbir güç ve kimse bu yolumdan alıkoyamaz. Ptt müdürü Halil bey teşekkürlerimi sunarım. Arkadaşlığımın kabulünü rica ederim.
22 şubat 1928
“Dündar Zade Numan Hulisi”
Agirî Ararat
--------------------------------------------------------------------
Kaynak:
Kemal Süphandağ. Ağrı isyanı ve Haydaranlılar
www.serhed.org
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder