20 Ocak 2013 Pazar

BELEDİYECİLİK


Şu yaşamış olduğumuz milenium çağında, Çağdaşlık ve modernizasyonun aşıldığı bir ülkede, belediyecilik & başkanlğın mevki ve makam bencilliğinden daha çok toplumsal hareket edilmesi, halkı ve taleplerini daha çok dikkate alması, sizcede takdire şayan değilmidir?.....

Türkiye gibi, ülke toprakları arasında açıkça görülecek şekilde bölge ayrımı yapan bir ülkede, yatırımın gelmediği, devletin gitmediği yada gitmek istemediği, varlığını hissettirmediği şehirlerde bana göre yerel yönetimlere çok büyük ve yapılması zorunlu görevler düşüyor.
''Ağrı'' bu şehirlerden sadece bir tanesi ve emin olun koca bir köy görünümünde. bunu en iyi şehir merkezinde yaşayan halk bilir, zira ilçeler muhteşem bir gelişim göstermekte.
Ağrı merkezde bugüne kadar şehrin Görsel estetizmi ile ilgili il belediyesinin gözle görülür bir icraatının olmadığını, bundan sonra olmayacağını, bununda halkın basiretsizliğinden kaynaklandığını, Kendilerini yere göğe sığdırmayan egoist ve yüzsüz yöneticilerinde bu durumdan gayet memnun olduklarını görmekteyiz...

İlimizin daha önceki ''Ambargoluk ve Ohallik'' durumunu bildiğimden dolayı, 2000'li yılların öncesine değinmek istemiyorum. Lakin bu dönemden sonra halkın 81 il arasında hükümete 12 yıl boyunca en büyük desteği verdiğini görmek mümkün.
Bu hem yerel hemde genel seçimlerde açıkça ortada. Biliyormusunuz halk bu kadar destek verdiği halde bu süreçte yapılan hiçbirşey yok diğer şehirlere nazaran, gülüyorum buna.

Ya arkadaş bi dönem verdin seni insan yerine koyup şehrine dokunan olmadı, ikinci dönem neden veriyorsun, ya tamam buda diyelim hata oldu, peki ya üçüncü dönem neden veriyorsun oyunu he, neden ne oluyor size ya, sizi bu yanlışa iten güç ne, ben birtürlü anlam veremiyorum kardeşim.
Biri en sonunda çıkıp gözüme yumruğu çakacak hissediyorum. ve diyecekki ulan sanane, biz birşey yapmadıklarını ve yapmayacaklarınıda bildiğimiz halde veriyoruz oyumuzu sanane oluyor he, valla deseler hiç şaşmam.

Çok sevdiğim ve değer verdiğim ''ümit hoca'' diye bir dostum var, Onun başından geçen bir anıyı sizinle paylaşmak istiyorum.
Geçenlerde bir arkadaşı istanbuldan Ağrıya geliyormuş, tabi yolculuk esnasında bizim Ümit hoca arkadaşıyla hep irtibat halindedir, nerdesin geldinmi hangi şehirdesin vs. tabi arkadaşı İstanbul ile Ağrı arasındaki şehirleri, Modern çizgilerinden, şehrin girişinde bulunan gişelerden, muhteşem ışık ve peyzaji yapılarından kısacası şehir olduğu belli olan yerlerden her geçtiğinde nerde olduğunu hemen söylüyormuş bizim Ümit hocaya.

Aradan 24 saat geçmiş adamcağız Erzurumdan sonra, asfalt demeye bile dilimizin varmadığı, o beyaz şerit dediğimiz orta çizgilerin yerinde çukurların oluştuğu ve bu çukurlarda çiçeklerin boy gösterdiğini, göre göre ve zıplaya zıplaya ilerliyordu o meşhur Ağrıya doğru. Evet zıplaya zıplaya diyorum, çünkü araba Erzurumdan hemen sonra bir köy yoluna sapmıştı adeta.

Adam hayretler içinde sağına soluna bakıyor, etraftakı harabeleri, yıkık dökük çatısız evleri, üstü başı yırtık yalın ayak çocukları ve yazmalı kadınları tarif edilemez duygularla izliyordu. Bu ilkdefa karşılaltığı yoksulluk ve naturel kareye sevinsinmi üzülsünmü oda bilmiyordu, bu arada otobüs Ağrının ahıra benzeyen şehirler arası otobus terminaline gelmiş mola veriyordu . Adamcağız bu duygu yoğunluğu içindeyken telefonun çalmasıyla irkilmiş, Arayan onu Patnosta bekleyen Ümit hoca.

- Alo nerdesin geldinmi kardeşim?

- Valla hocam şuan geldiğim yer kocaman bi köy gibi neresi olduğunu bilmiyorum
- Ne yapalım kardeşim buralar böyle. evet utanç verici ama elden birşey gelmez. neyse orda birine sor hele nerdesin bakalım.
(arkadaşı orda bulunan birinden buranın Ağrı olduğunu öğrenir) ve
-Evet hocam bu koca köy Ağrıymış maalesef.

Düşünün ya Hadi millet istemesini bilmemiş bugüne kadar. Peki ya siz yerel yönetimdekiler ya siz ?
Hiç utanma arlanma yokmu sizde, başkalarının gözünde bu şehri KOCAKÖY diye adlandırıyorsunuz ya, ne diyeyim size. Kimbilir belkide bu durumdan bile kendinize pay çıkarır siyaset malzemesi yaparsınız. Çünkü sizler muhteşem siyasetçilersiniz, böyle olmasaydınız hiçbir icraatınız olmadığı halde nasıl bidaha bidaha kazanırdınız değilmi?.

"BELEDİYECİLİK" kurumsal yapısı kanun ve tüzüğü gereği:

*Şehrin görsel estetizmini her yıl imkanlar el verdikçe yenilemek,
*Şehri kesinlikle temizlemek ve temiz tutmak,
*Halkın su sıkıntısı çekmemesi için gereken itinayı göstermek,
*Sosyal ve kültürel etkinlikler organize etmek,
*Şehrin hitap ettiği yöreye uyumlu ve temsili festival veya şenlikler düzenlemek,
*Bırakın şehir merkezini, mezraların bile asvaltlanmadık ve yapılmadık yolunu bırakmamak,
*Şehir iklimi nedeniyle eğer kışı karlı ve çetin geçiyorsa, sürekli yolları temizlemek, tuzlamak ve kapalı köy yollarını açmak.
*Halkın ve şehrin sorunlarını ele alarak "Halk ile İstişare" toplantıları düzenlemek,

Biz farklı bir pencereden "Belediyeciliği" tanımladık Ve şimdi böylesine örnek bir belediyenin başkanlık koltuğuna öyle bir başkan seçelimki herkesi imrendirsin. Ağrı gibi bu konuda hiç şansı olmayan
Hep haketmeyen şahısların oturduğu, egoist ve bencilliği ön planda tutup halkla birlikte hareket etmeyen, halkı insandan saymayan, koltuklar ve koltuk meraklılarını tanıdık bugüne kadar.
Sizcede artık iyi bir "Başkan" Seçip şehrimizi layık olduğu yere taşımanın vakti gelmedimi? bence geçiyor bile.

Veysel ALGÜR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder