27 Haziran 2012 Çarşamba

Bir direniş abidesi olarak Agirî ya da Gıridax

Biraz kibirli, biraz bencil ama tüm zamanlardaki duruşu, asaleti ve direniş geleneğinden hiçbir şey eksik etmeyen Gıridax ya da
Ararat Dağı. Güneşin doğuşu kadar, batışının da yarattığı muhteşem güzelliği seyretmeye doyum olmuyor.



Not: Yazarın bazı yerlerde Gelidağ dediği Gıridax'dır...

Behdinan - Biraz kibirli, biraz bencil ama tüm zamanlardaki duruşu, asaleti ve direniş geleneğinden hiçbir şey eksik etmeyen Gelidağ ya da Ararat Dağı. Güneşin doğuşu kadar, batışının da yarattığı muhteşem güzelliği seyretmeye doyum olmuyor.

Beş bin metrenin üzerindeki yükseklikleri, dik duruşları ve göğe değen başları ile dört ülke sınırlarının birleştiği ve görüldüğü yerlerdeki simgesel dağlar. Kürtler onlara Gelidağ, Ermeniler Ararat, Mesihi Yunanlar ise ateş fışkıran anlamına gelen Agirî, Türkler ise Ağrı dağı ismi ile anıyor. Geçmişten gelen söylence ve hikâyelere konu olan, kaçakçı ve ‘eşkıya’ya mesken, dengbej ve stranlara ilham, yayladaki çoban ve berivanların dillerindeki sevda türküsü, dağlılara ve yolcuya ev sahipliği geleneğini şimdilerde özgürlük savaşçılarına kucak açan eşsiz dağlar bunlar.

Asaletli duruşları ve mağrurlarına bakıp sessiz ve dilsiz olduklarına bakmayın. Başlarındaki dumanlar onların nede çok şey gördüğünü, nede çok tarihi olaya tanık olduğunu göstermeye yeterde artar bile. Geçmişte olduğu gibi yakın tarihin Mix Tepe, Çiyayê Bêçare, Geliyê Zilan gibi katliamlara yakından tanıklık ettiler. Onların yer üstündeki görkemleri kadar, yer altındaki dehliz, geçit ve tünelleri ile de bir sırlar dünyası olduğu biliniyor. Birçok hikâyeye konu olan Ararat’ın görkem ve gizemini sadece özgürlük yolcuları çözebildi. Bundan olsa gerek en iyi dostlukları da onlar geliştirebildi. Güler yüzlü gerilla komutanı Sidar, Rojhat ve Baver onun suyunda boy verdi. Sırları kadar direniş geleneği ile meşhur olan Gelidağı merak ettik. Bir süre gözlemleyip izlenimlerimizle sizleri biraz da olsa Ağrı dağında gezdirelim dedik.

LAV AKINTILARI KİLOMETRELERCE UZAĞA ULAŞMIŞ

Son halinin tarihsel süreç içerisinde kazandığı karakteri hakkında derin bir araştırma edinme şansına sahip olamadık. Bu eksikliği başka bir çalışmaya bırakarak, sadece coğrafik ve sosyal yapısı ve kimi yakın tarihini ele almaya çalışacağız. Ağrı dağı bir vücudun yapısı gibi, adeta beyninden çıkmışçasına fışkıran lavların akıntısı dört koldan kuzey ve doğu Kürdistan coğrafyası içinde km’lerce akıp gitmiş. Volkanik patlama sonucunda oluşan lav akıntısının oluşturduğu krakerlere yöre halkı kır diye adlandırıyor. Akıntıların oluşturduğu labirentlerden dolayı kırın etrafında yaşayanlar için hikaye ve anıları oldukça çoktur. Lav akıntıları sonucunda Krêkor ve hallaç kolları Kuzey Kürdistan coğrafyasına, Kirê Dembat, Kırê Bazirgan ve Demirkapıkolları ise Doğu Kürdistan sınırları içinde km’lerce akarak uzayıp gitmiş.

Büyük ve Küçük Ağrı dağları olarak İki dağ şeklinde yükselen Ağrı Dağı, yanı başındaki Tendürek’in kraker yapısına göre çok daha büyük ve görkem sergiliyor. Bu görkemini sadece coğrafik yapısı ile de değil, geçmiş Kürt tarihinde olduğu kadar günümüz de de Kürt özgürlük savaşçılarına ev sahipliğinde sergiliyor.

NATO DESTEKLİ EN FAZLA KORUNAN SINIR AĞRI DAĞI

Direnişe ev sahipliğinden dolayı sürekli özgürlük savaşçılarını bağrında saklamanın yanında görkem ve asaleti ile yerli ve yabancı birçok insanın ziyaret etmek istediği bir mekâna dönüşmüştür. Ancak Ağrı Dağı’na Türk devletinin askeri amaçlarla geliştirdiği engellerden dolayı İran, Türkiye, Ermenistan ve Nahcivan’dan görünen bu muhteşem güzelliğini seyredip ilham almak isteyen yerli ve yabancı turist ziyaretçilerine maalesef şimdilik istenilen ev sahipliğini yapamıyor.

Ev sahipliğini yapamamaya gerekçe olan süreç Ağrı isyanında Türklerin İran devletine Kelareş karşılığında isyanı bastırmak için Küçük Ağrı dağını sınırlarına dâhil etme ile başlar. Daha sonra Türklerin NATO’ya girmesi ile sosyalist bloğa karşı en fazla silah ve teknik donatımı ile doruk noktasına vardırdı. NATO destekli korunan bu sınır ikiye bölünen Celali ve Hayderi aşiretleri için Serhat’ta çekilmez olsa da yoğun şekilde kurulan karakol, mayın, tel ve askeri tedbirlerle bölgede en fazla korunan bir sınır olma özelliğini kazanmış oluyor.

BAĞRINDAN ÇIKAN SU HAYAT VERİYOR

Ağrı Dağı’nı biçilen bu statü ve sonuçlarını başka bir mecrada tartışmak üzere ara veriyor, daha çok onun gizemini ve coğrafyasını tanımaya dönelim. Biraz bencil dedik Ararat’a. Yüksek olmasından dolayı güneşin doğuşunda ilk ışıkları üstüne çeker. Bu bencilliği batışındaki son ışınları da üstüne çekerekten yaşar. Etrafındaki coğrafyadan sürekli farklılığını yüksekliği ile sınırlı tutmaz. Büyük Ağrı Dağı’nın üstündeki kristal beyazlığındaki karları yılın 12 ayında korur. Güneşin ilk ışıkları ile kristal beyazlığındaki karlar ışıl ışıl parlamaya başlar. Kibrinden mi, yoksa yüceliğinden mi bilinmez sürekli üstünde bulutları toplar. Bu özeliğinden dolayı yer yer yağmur bulutlarını üstüne çekip etrafındaki coğrafyanın yağmur sularını almasını bile engeller.

Yükseklikleri soğuk hava ile birleşince yılın 12 ayında büyük kar kütlelerinin üstünde birikmesine neden olur. Öyle ki, bir önceki yılın karı erimeden ertesi yılın karı üstüne geliyor. Bu kar dağlarına güneşin ışınları deyip erittiğinde ise oluşan su derecikleri etrafındaki coğrafyadaki canlılara hayat olarak döner. Agirî’nin karlarından beslenen Karasi ve Aras nehirleri Türkiye, Ermenistan, Nahçivan ve İran sınırlarını oluşturarak daha kuzeylere doğru akarak gider. Bu iki büyük nehrin yanında Agirî’nin kuzey yamaçlarından akan sular ise Murat nehrini besler.

Agirî yâda Gelidağ coğrafyası dağlık ve yayla olmasından dolayı yörenin de tek geçim kaynağı hayvancılık için temel mekân oluyor. Sınırların Kürt toplumda oluşturduğu toplumsal parçalanma Gelidağ da gelişmiş. 1927 Ağrı isyanları ile askeri mesken haline getirildikten sonra Serhat coğrafyasının en büyük aşiretlerinden olan Celali aşireti de Kuzey ve Doğu olmak üzere yabancı isimlerle ikiye bölünerek, yabancı ülkeler olan İran ile Türkiye arasında Kasr-ı Şirin’den sonra kalıcı bir sınır olarak kaldı. Bu suni sınırları tanımayarak ticaret ve aşiret içi kız alıp vermeler devam etse de her seferinde mayın ve askeri operasyonlarla bedel ödemeden edemediler. Asya ve Avrupa kıtalarının geçiş hattı olmasından dolayı yörede halen sınır ticareti kısmi oranda yapılmak istense de İran ve Türk devletinin yer yer ortaklaşa gerçekleştirdikleri yoğun askeri tedbirleri sonucu bu kapıda kapanmış oluyor. NATO destekli ve yüksek teknoloji ile korunan sınırlarda ya mayınlardan ya da Türk İran devletinin askerlerinin açtığı ateş sonucu her yıl binlerce Kürt hayatını kaybediyor.

İBLİSİN IŞIĞINDAKİ GERDANLIK

Agirî isyanından sonra Türkler Kelareş karşılığında Küçük Ağrı’yı sınırlarını dahil ettiğini söylemiştik. Küçük Ağrı’yı sınırlarına dahil edip, katliam sonrasında o ünlü ‘hayali Kürdistan burada meftundur’ karikatürünü çizdikten itibaren her yıl yeni askeri tedbirlerle çizilen sınırlar ‘geçilemez’ hale getirilmek istendi. Türk devleti NATO’ya dahil olduktan sonra da Sosyalist Rusya’ ya karşı bir askeri hat ve gözetleme merkezine dönüştürülen Ağrı dağının Doğu yamaçlarındaki etekleri tel, mayın tuzak ve askeri araçlarla donatılıp, tüm sınır boyunu aydınlatan bir elektrik şebeke hattı kuruldu. Agirî sınırı boyunca çekilen bu elektrik hattı gece olup aydınlatıldığında büyük Agirî’nin asaleti altında küçük yıldızlar olarak sönük olsalar da daha aşağılardan bakıldığında bir gelinin gerdanlığını andırıyor. Ancak bu ‘görgüsüzce’ ye kaçan cazibe Kürdistan’ı parçalayan sınırların bir gerçekliği olarak gözlere batmaktan öteye bir anlam ifade etmiyor.

MEZARDAN DİRENİŞE DÖNEM MEKÂN ARARAT

Bir çok tarihi direnişe tanıklık eden Ararat Dağı 1928 yılında İhsan Nuri Paşa önderliğinde Kürt direnişçilerinin başlattığı ve tarihe Ağrı isyanı olarak geçen isyanı bastırmak için Türkler ile İran arasında yapılan anlaşma ile Küçük Ağrı Türk sınırları içine dahil edilir. Bu anlaşmadan sonra tarihin ünlü ‘Muhayyel Kürdistan burada meftundur’ sözünün yazılı olduğu karikatür çizilmişti. Ancak tarihi tekerrür edemeyecek derecede bir özgürlük yürüyüşünü başlatan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Kürdistan seferini 1977 yılında Doğubayazıt’ın Ortulu köyünden başlatması tesadüf olmasa gerek.

Ağrı Dağı’nın plato uzantısının Erzurum’a kadar uzandığı söyleniyor. Bu karakterinden mi bilinmez Öcalan’ın buradan başlattığı özgürlük yürüyüşü de dalga dalga Kürdistan’ın diğer alanlarına yayılmıştı.

Ağrı dağının sınırları Kuzey Kürdistan’da Ağrı, Van, Iğdır’ı içine alır. Doğuda ise Mako şehri ve ona bağlı geniş coğrafyayı etrafta barındırıyor. Volkanik Tendürek dağına oranla daha yüksek olan Agirî paralel bir şekilde iki dağ şeklinde yükselir. Ve farklı açılardan bakıldığında ise yüksekliklerindeki görüntü değişmektedir.

ÇAĞDAŞ DİRENİŞ MEKÂNINDA ARARAT

20.yy. Kürdistan tarihinin önemli direnişlerinden olan 1928 yılındaki İhsan Nuri Paşa direnişi ile simgeleşen Agirî yâda Gelidağ Türk ve İran egemen devletlerinin baskı ve zulmünden kaçan Kürt direnişçileri sürekli bu dağı mesken edindi. Türk devleti 1928 yılında isyanı bastırmak için İran’a Kelareş alanını İran’a vererek Küçük Ağrı Dağı’nı da içine alan imha operasyonu düzenleyip katliam yaptıktan sonra ünlü karikatür olan ‘muhayyel Kürdistan burada meftundur’ çizdi.

İhsan Nuri Paşanın direnişinden 55 yıl sonra aynı mekanda gerilla savaşını ademi merkezi bir şekilde yürüten Ahmet Kesip (Mahir)’in ardından kesintisiz bir şekilde gerilla ağrı dağı ve çevresinde gerilla direniş mücadelesini yürüttü.

KÜRT KLASİK MÜZİĞİNİ MEKÂNIDIR SERHAT

Genel anlamda coğrafik olarak yöre Serhat olarak tanınsa da Serhat’ın simgesi olan Ararat’ı anmadan geçen, onunla bir anı ve hikâyesi olmayan bir Serhatlı’ya rastlanmaz. Serhat büyük oranda yayla olduğundan hayvancılıkta burada yaygındır. Yayla ve meralarının ünlüleri kadar dengbêjleri de ünlüdür. Türk özel savaşının Serhat’ta hayvancılığı sınırlayıcı ve yok edici yaklaşımlarını bir kenarda tutarsak hayvancılık yörenin neredeyse tek geçim kaynağı. Karların fazla olmasından dolayı yaylaları meşhur olur Serhat’ın. Buna zozanlardan akan sütbeyazı soğuk suları, Berivanların sağdıkları sütün taze peynir ve ayranlarına dengbêjlerin klamlarını da eklemek gerekir. Serhat yöresinin dengbêj kültürünün yaygın oluşu ile ulaşan klasik müzik kültürünün burada köklü oluşunu coğrafik yapısından kaynağını aldığını söylemek gerekir. Şakiro, Avdalê Zeynikê. Tahiro, Zahiro ve öte taraftaki Xerapetê Xaço bunlardan bir kaçı. Bu dengbêjler sözlü Kürt edebiyatının geçmişten günümüze taşıyan birer köprü olmuşlardır. Halen dinlemekten usanmadığımız birçok klam bu dengbêjlerin seslendirdiği eserlerdir. Her biri gerçek bir olaydan esinlenerek seslendirilen klam ve ezgilerin tümünde bir tarihi kesitini oluşturuyor.

AGİRİ’NİN YANI BAŞINDAKİ TARİHİ MEKÂN AHMEDÊ XÂNÊ

Serhat ve Gelidağı anlatıp Ahmedê Xânê yâda halkın deyimi ile Xânê Baba’yı anmadan geçilmez. Yazılı Kürt edebiyatının en eski eseri Mem û Zin’i yazan Xânê babanın mezarı Ağrı dağının yanı başında Doğubayazıt’ta bulunuyor. Ne yazık ki, işgalci Türk güçlerinin Kürdistan coğrafyası ve tarihi mekânlarına uyguladıkları ambargo ve yasaklardan Ağrı Dağı gibi Xânê Babada nasibini alıyor.

Farklı açılardan bakıldığından farklı görünen Ağrı dağların güzelliğini görmek isteyen ve Xanê baba gibi tarihi mekânları ziyaret etmek isteyen birçok yerli ve yabancı turist ve ziyaretçi engellemelere rağmen ziyaretler azda olsa devam ediyor. Ancak onun her anı ayrı bir güzellik taşıyan Geli Dağı’nın güzelliklerine tanıklık etmek ve gizemli hallerini görmek için onunla yaşamak gerekir. Bu hülyayı yerli ve yabancı ziyaretçiler Türk devletinin askeri yasaklarından dolayı şimdilik yaşamamaktadır. Bu ayrıcalık şimdilik hem direniş, hem de Agirî’yi yaşamsal gerekçeleri haline getiren ve bu amaçla dağları özgürlük mekanı edinen güneşin çocuklarına nasip olmaktadır.


Mehmet Nuri Ekinci- ANF 08:14 / 27 Haziran 2012













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder