21 Ekim 2012 Pazar

Melek'i Öldürenler 3 Yılla Yargılanacak!


Ağrı'nın Hamur ilçesinde yaşayan Kürt kadın Melek Karaaslan (24) cinayetiyle ilgili soruşturmanın, "adam öldürmek" değil, "eziyet" suçu kapsamında yürütüldüğü ortaya çıktı. Buna göre; Karaaslan'ın ölümüne neden olan eşi ve eşinin ailesi 3 yıl hapis cezası alıp kurtulabilecek.


Kızılyıldız.org

ÇHD Genel Başkan Yardımcısı avukat Münip Ermiş, karara tepki gösterdi: "Savcılık, Türk Ceza Kanunu'nu tümden yok saymıştır." Avukat Ermiş, Karaaslan'ın ölümüne yol açanların, hukuka göre 20 yılın üzerinde hapis cezası alması gerektiğini bildirdi. Ancak ölüme yol açanlar şu an tutuklu bile değiller!

Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden 'çocuk gelin' Melek Karaaslan, Ağrı'nın Hamur ilçesinde yaşıyordu. Aylar önce hamile olduğu sırada eşi Ferdi Karaaslan ve eşinin ailesi tarafından fiziki şiddete uğradı, sokağa atıldı ve sokakta ölü doğum gerçekleştirdi. Akıl ve ruh sağlığını yitiren, son 3 ayını da eşinin evinde tuvalete bağlanmış şekilde geçiren Karaaslan, geçtiğimiz günlerde hastanede yaşamını yitirmişti.

Adalet Bakanlığı, Melek Karaaslan'ın öldürülmesiyle ilgili olarak skandal niteliğinde bir karar verildiğini itiraf etti ve savcılığın, "eziyet" suçu kapsamında soruşturmayı yürüttüğünü açıkladı.

UYGULANMASI GEREKEN DÖRT MADDE

ANF'ye değerlendirmede bulunan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkan Yardımcısı Münip Ermiş, Karaaslan'ın ölümüne yol açan eşi Ferdi Karaaslan ve eşinin ailesinden kimsenin tutuklanmamasına tepki gösterdi.

Ermiş, konunun hukuki boyutunu şöyle değerlendirdi: "Sadece 'eziyetten' soruşturma yürütülüyorsa, Savcılık Türk Ceza Kanunu'nu tümden yok saymış demektir. Yasa hiçbir hukuki yoruma izin vermeyecek derecede açıktır. Ve burada uygulanması gereken, tartışılması gereken 4 adet suç vardır: Birincisi 'kasten öldürme', ikincisi 'eşe karşı yaralama sonucu ölüme sebebiyet' olarak tarif edilen TCK'nin 87/4-2 maddesi, üçüncüsü de TCK'nin 96/2 maddesindeki 'eziyet' suçu. Dördüncüsü de 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' olarak tanımlanan, TCK'nin 109/2 maddesi."

ÇHD Genel Başkan Yardımcısı Ermiş, "Eğer ölüme neden olabilecek derece ve yoğunlukta eylem sonucu ölümün gerçekleştiği anlaşılırsa, hiç tartışmasız şekilde sanığın öldürme suçunun ağırlaşmış halini düzenleyen TCK.82/b -d, yani 'eşe karşı işkence ile insan öldürme' suçundan cezalandırılması ve yargılanması gerekecektir" dedi. Ayrıca çok uzun süreden beri 'eziyet' teşkil edecek davranışların varlığı nedeniyle de, hem 'eziyet' suçundan hem de 'eşe karşı hürriyeti engelleme' suçundan sanığın cezalandırılmasının gerektiğini belirten Ermiş, ekledi: "Yani bu durumda sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis+3 yıl+ 4 yıl hapis cezası alması söz konusu olacaktır. Öncelikle ilk uygulanması gereken maddeler bunlardır."

'HUKUK, EN AZ 23 YIL HAPİS CEZASI ALMASINI GEREKLİ KILIYOR'

Avukat Ermiş, eylemin 'kasten insan öldürme' suçu şeklinde değerlendirmediği takdirde ise, sanığın 'yaralama sonucu ölüme neden olmak'tan 16 yıl, 'eziyet'ten 3 yıl, 'hürriyeti engellemek'ten 4 yıl olmak üzere alması gereken cezanın 23 yıla tekabül ettiğini açıkladı ve bunun 'en az ceza' olduğunu bildirdi.

'Eziyet' suçunda, 'işkence' suçunda olduğu gibi nitelikli hal, yani 'ağırlaştırılmış hal'in olmadığına dikkat çeken Münip Ermiş, 'kaba dayağın' bu suçun kapsamına girmediğini söyledi ve devam etti: "Yani ağır derecede fiziksel saldırısı ayrı ayrı yaralama suçunu meydana getirir (TCK86/2 ve 87). Bunun cezası daha ağırdır. Zaten yasa koyucu her eşini döven adamı dahi hafif olan eziyet suçundan değil, ayrı ayrı yaralama suçundan cezalandırılmasını arzu ettiğinden, 'nitelikli eziyet suçu' düzenlememiştir."

'TUTUKLAMA KOŞULLARI HER AÇIDAN MEVCUT'

Eziyet suçunun, ağır fiziksel müdahele içermeyen; asıl olarak psikolojik saldırılardan sürekli aşağılama, hakaret ve taciz gibi durumları içerdiğini belirten Ermiş, "Ancak süreklilik taşıyan durumlarda düşünülmesi gereken bir suç türüdür. Her gün eşine döven birisine asla uygulanamaz. Uygulansa bile yaralama suçuna ek bir suç olarak düşünülebilir" dedi.

ÇHD Genel Başkan Yardımcısı Ermiş, sözlerini şöyle noktaladı: "Bu kadar yoğun ve kesin deliller karşısında ve öldürme, eziyet, hürriyeti engelleme suçundan yapılan böyle bir soruşturmada her durumda sanıkların tutuklu yargılanması gerekir ve tutuklama koşulları her açıdan mevcuttur." (anf)


Melek'le ilgili ilk haberi Radikal gazetesinden Serkan Ocak vermişti. Serkan Ocak'ın haberi aşağıda.



Ağrı Devlet Hastanesi'ne geçen hafta babası ve polisler eşliğinde ölmek üzere olarak getirilen Melek Karaaslan dün hayatını kaybetti

24 yaşındaki Melek Karaaslan, 8 yıl önce evlendiği eşinin ailesi tarafından 3 ay önce tuvalete kapatıldı. Gördüğü şiddet sonucu bir çocuğunu da kaybeden ve bu nedenle psikolojik sorunlar yaşayan Melek, kapatıldığı tuvaletten babası ve polisler eşliğinde kurtarıldı.

Hasteneye getirildiğinde 30 kilogram olan Melek için ağrı Valiliği Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girdi. Ağrı Devlet Hastanesi’nden Ankara ’ya ambulans uçakla sevk edilen Melek, yoğun bakımda bir haftadır verdiği yaşam savaşını kaybetti.

16 YAŞINDA EVLENDİRİLDİ

Melek Karaaslan, 8 çocuklu ailesinin en büyük 2. çocuğu. 1988 doğumlu. 8 yıl önce, 16 yaşında evlendirildi. Ağrı ’nın Hamur ilçesinde eşinin ailesiyle birlikte yaşamaya başladı. İddialara göre, eşinden ve ailesinden sürekli şiddet görüyordu. Evliliğinden 3 yıl sonra ilk çocuğu oldu. Yine dayak yediği bir gün dışarı atıldı. Hamile olan genç kadının evin dışında tek başına doğurduğu çocuk öldü. Melek o saatten sonra psikolojik bunalıma girdi. Davranışları bozulmaya başlayan Melek, eşinin ailesinden daha fazla şiddet görmeye başladı.

AİLE BÜYÜKLERİ ‘NAMUSTUR’ DEYİP GERİ GÖNDERDİLER

Sonraki yıllar Melek’in 2 çocuğu daha oldu. Ancak şiddet hiçbir zaman bitmedi. Melek’in babası birkaç kez kızını alıp eve geri götürdü. Ancak ailelerin büyükleri kızı ‘namustur’ diyerek eşinin evine geri gönderdi. Bu durum en son 6 ay önce yaşandı. Eşinin evine dönen Melek, gördüğü şiddet karşısında tuvaletini dahi tutamaz hale geldi. Ailesi kızı Melek’i en son 3-4 ay önce görmüş, o saatten sonra da bir daha haber alamamıştı.

İstanbul ’da çalışan Melek’in ağabeyi Reis, Ağrı ’ya döndü. Ailesinin haber alamadığı Melek’i iki hafta önce görmeye gitti. Melek’in bir düğünde olduğunu söylediler. Evde 15 dakika kalan Reis, kardeşini tuvalette yatarken buldu. Türkçe konuşmakta zorlanan Reis, Melek için ‘Mahvolmuş’ ifadesini kullanabildi: “Melek’lere gittim. Baktım kapıyı çekmişler. ‘Düğüne gitti’ dediler. 15 dakika oturdum. Kapıyı açtım. Lavaboda gördüm. ‘Neden orada’ diye sordum. ‘Hasta’ dediler. Altına kaçırıyormuş. ‘Kayınpederi burada bıraktı’ dediler. Ben kardeşimi görünce dayanamadım. Karanlık bir yerde. Yatıyor. Tuvalete bırakmışlar. Babama söyledim. Çok üzüldüm. Ağladım. Annem perişan, herkes perişan. Ben en son 8 ay önce gördüm. O zaman çok normaldi, hafif bir hastalığı vardı. Şimdi hastanede. Sadece yatıyor, konuşamıyor. Tüm vücudu yara içinde.”Reis, Melek’in eşinden ve ailesinden şikayetçi olduklarını da anlattı.

ÖLÜME TERK EDİLMİŞ…

Melek’in babası Kasım Levent Türkçe bilmiyor. Reis aracılığıyla durumu şöyle anlatıyor: “Kız ölüyormuş. Şikayet ettim. Bir ay mı, bir sene mi orada bilmiyoruz. En son 3 – 4 ay önce gördüm. O zaman normaldi.” Anne Hanım Levent ise, ağlamaktan konuşamıyor…

Ağrı Devlet Hastanesi çalışanlarından bir yetkili ise şunları söyledi: “Kızı ölüme terk etmişler Direkt öldüremedikleri için böyle bir yol seçmişler. Tuvalette tahta bir zeminde yatmış. Kendi tuvaletinin içinde olduğu için de yaralarını kurt kaplamıştı. Sağlık raporu çıkarıldı. Ailesinin durumu iyi değil. Ailesi bakamayacağını söyledi, bu nedenle sosyal hizmetlerde bakılması konusunda raporlar hazırlanıyor. Melek’in eşi ve eşinin babası polis tarafından gözaltına alındı. Ancak ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Melek’in eşi Ferdi, eşinene babasının adı ise Kudbetin Karaaslan. Radikal , Ağrı ’nın dağlarında hayvan otlatan Kudbettin Karaaslan’a ulaştı. Kayınpeder Karaaslan ise iddiaları reddetti:

KAYINPEDERİ: HASTANEYE SONBAHARDA GÖTÜRDÜM!’

“Ailesi gelmeseydi zaten biz onu hastaneye götürecektik. En son sonbaharda götürdük” diyen kayınpeder Karaaslan durumu şöyle anlattı:

“Kadın, bizim gelin hastaydı. Hanım bakıyordu. Tuvalete götürüp getiriyordu. Tuvaleti geldiğini söylemiyordu. Hastadır, felçtir. Erzurum’a götürdüm. Sonbaharda. İyileşecek dediler. Ha bugün ha ayarın iyileşmedi. Biz de baktık babası emniyete bizi şikayet etmiş. Kızını verdik götürdük, yoksa yine doktora götürecektim.”

Kudbettin Karaaslan, Melek’in kardeşi geldiği sırada tuvalette olduğunu, her zaman orada tutmadıklarını belirterek şunları söyledi: “Romatizması vardı. Gittikçe eriyordu. Doktor bile sağlamdır diye rapor verdi. En son sonbaharda götürdük. Yürüyordu. Tuvalete gidiyordu. Ama 15-20 gün içinde eridi bitti. Götürecektik babası bırakmadı. Götürmese bir gün içinde biz de doktora götürecektik.”

İlk gelin aldığımızda da konuşmadığını söyleyen Karaaslan, Melek’in hocaya götürdüklerini şöyle anlattı: “Hocaya götürdük. 4-5 yere götürdük. Hoca, ‘bu kız 9 yaşındayken korkmuş’ dedi. ‘Keşke babası vermeseydi’ dedi. Biz gezdirdik iyileşmedi. İlk çocuğu öldü. Bizim evde doğurdu öldü. Doktora götürdük, doktor kurtaramadı. Diğerlerini hastanede doğurdu. Hiç dayak olayı olmadı. Hasta olduğu için kocasını göremiyor.Yatağına 2 senedir gitmiyordu. Kocası alıp götürüp getiriyordu, yatmıyordu beraber. Kız kendi istemiyordu. Bilseydik böyle olacağını diğer 2 çocuğu da dünyaya getirmezdik.”

Melek, geçen hafta Cuma günü Ağrı Devlet Hastanesi’nden önce ambulansla Erzurum’a sevk edildi. Ağrı Valiliği, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın duruma müdahil olmasıyla Melek, ambulans uçakla Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Melek hastanenin yoğun bakımında bugün (Çarşamba) saat 15.00 sularında vefat etti.

(Radikal Serkan Ocak 25-07-2012)

KızılYıldız.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder