8 Ağustos 2012 Çarşamba

İKİ KÜRT ŞEHİDİ, İKİ DEĞERLİ DOST VE İKİ ACI

 
İnsanlık tarihine baktığımızda toprakları işgal edilmiş, halkı zulüm ve zorbalığa uğramış her mazlum ve mağdur milletin, bünyesinden zulme ve zorbalığa karşı çıkmış, mensubu olduğu halkı, işgalcilere ve onların zorbalığına karşı örgütlemeyi görev sayan ve bu türden onurlu mücadelelerin öncülüğünü yapmış fedakâr, yiğit evlatları olmuştur.


        Ben de Kürdistan özelinde sömürgeciliğe ve zorbalığa karşı mücadele alanlarında tanıdığım Kürt halkının iki yiğit evladını anmak, anlatmak ve onların anısını yaşatmak üzere bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum.

        KENAN ARAS ve METİN AKSOY kardeşlerim, 1970/1980 yılları arasında Kürdistan’ın Serhat şehri olan AĞRI sahasında, sömürgeciliğe ve Kürt halkına reva görülen zulme karşı, isyan saflarında mücadele ederek çok önemli görevler üstlenmiş ve gencecik hayatlarının baharında sömürgeciler tarafından katledilerek Kürdistan’ın şehitler kervanına katılmışlardır.

       Devrimci direnişin sömürgecilere karşı kavgasında muazzam bir mücadele sergileyen ve hiçbir koşulda düşmana baş eğmeyen, yiğit ve çalışkan bu iki dostumu anarken onlarla birlikte yaşadığım anılarımı kısaca o dönemin dostları ve günümüzün genç nesilleriyle paylaşmak istiyorum.

KENAN ARAS

        1968 yılında mücadele saflarında tanıdığım KENAN ARAS, yurtsever ve aynı zamanda soylu bir Kürt ailesinin mensubuydu. Babası (Ape İsmail) TİP döneminde Ağrı Belediye Başkan adayı olmuş ve ömrünün sonuna kadar halkına olan bağlılığından ödün vermeyen birisi olarak belleklerimizde durmaktadır. Babasının mücadelesini bıraktığı yerden büyük bir kararlılıkla sürdüren KENAN, bir taraftan öğretmenlik yaparken diğer taraftan yaşamının her alanında bir Kürt devrimcisine yakışan, mensup olduğu çizginin militan savunucusu, ancak diğer yurtseverlerle ilişkilerinde demokrat esnekliğini ustaca kullanan toparlayıcı bir özelliğe sahipti. Farklı görüşlere sahip olmamıza rağmen onun bu özelliği diğer devrimci, demokrat kesimler tarafından büyük bir takdirle karşılanırdı. KENAN, 12 Eylül faşist darbesinde sömürgecilerin eline esir düşmüş, insanlık dışı işkenceler görmüş, bu dönemde inandıklarını militanca savunmuş ve ödün vermemiş bir dostumuzdu.

        Yaklaşık üç yıllık zindan yaşamından sonra dostluğumuz devam ediyordu. Zindan çıkışı kendisini oldukça yalnız hisseden bu kardeşimle şehit olduğu gün dahil sık sık görüşüyorduk. Şaibeli intiharının altında yatan asıl gerçekliğin, zindan çıkışı sömürgeci faşist devletin yoğun baskıları ve kendisini rahat bırakmamalarının yanında yoldaşlarının da ona yeterince ilgi göstermediklerini sayabiliriz.

         Aradan otuz yıl geçtikten sonra Ağrı Çıra Kültür Derneği ve Hak-Par’lıların ortaklaşa organize ettikleri mezarı başındaki anma töreninde yedi, sekiz kişinin bulunması eski bir dostu olarak beni son derece incittiği gibi, onun ödün vermez yaşamına da hiç yakışmadığını üzülerek belirtmek istiyorum. Bugünkü mücadelemizin altyapısı ve gururu olan KENAN ve diğer şehitlerimizin kendilerine yakışır bir şekilde anılmaları umuduyla, şahadeti önünde eğiliyor, ailesini devrimci ve dostluk duygularımla selamlıyorum.

METİN AKSOY

         Yöremizde yurtseverliğiyle tanınan bir ailenin ferdi olan METİN AKSOY’la 1976 yılında yine anti sömürgeci ve antifaşist mücadele saflarında tanıştık. Bu terbiye abidesi devrimci kişilikle birçok kez beraber olduk. Son derece ilkeli ve inandıklarını militanca savunan, ilişkilerinde efendiliğiyle herkesi kendine hayran bırakan birisiydi. METİN’le 1977 sonlarına doğru yaklaşık üç ay aynı cezaevinde kaldık. O benden önce cezaevine girmiş ve devrimcilere ait komini yönetiyordu. Yaşça ondan büyük olduğum için cezaevine girdiğimin ertesi günü kominin bütçesindeki 18,5 lirayı büyük bir sorumluluk anlayışı ve terbiyeyle arkadaşların huzurunda bana devretmişti. Terbiyesi, disiplini ve kararlılığıyla tanıdığım bu yiğit Kürt evladını hayatım boyunca unutmayacağım. Benim sürgünde olduğum bir dönemde sömürgeci Türk devletine esir düştüğünü duymuştum. Ancak kısa bir dönem sonra sömürgecilerin yoğun işkencelerinin sonucu şehit düştüğünü büyük bir üzüntüyle öğrendim.

         12 Eylül faşist cuntasının karşısında yiğitçe direnerek Kürdistan’ın sembol şehidi unvanına layık bu dostumun da mücadelesinin ve direnişinin önünde saygıyla eğiliyorum.

         Ayrıca şehit METİN’in şahsında yakın dostlarım olan aile büyüklerine saygı ve sevgilerimi iletiyorum.

         KENAN arkadaşta olduğu gibi METİN de kendisine yakışır bir şekilde anılmamıştır. Umuyor ve temenni ediyorum ki onurumuz olan bu şehitlerimiz önümüzdeki yıllarda yoldaşları ve dostları tarafından mücadelelerine yakışır bir şekilde anılırlar.

Saygılarımla    

23.11.2010


M.HÜSEYİN TAYSUN

Kaynak: kurdistan.nu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder