3 Ağustos 2012 Cuma

Çok Güzel Gülerdi Berzan (Murat)


Berzan Öztürk, Doğum yeri ve tarihi: Mirzabeg Köyü- Tutak, Ağrı 15 Mayıs 1975


Bayrağınız yere düşmemeyecek Murat yoldaş

Serhat bölgesi kara kışı ve soğuğuyla tanınır Kürdistan’da. Yüksek dağları, engin yaylalarıyla bir doğa harikasıdır. Yiğittir erkekleri ve kadınları. Asidirler, herkes bükemez bileklerini. Kültürlerine bağlıdırlar. Yurtseverlik ve ulusal bilinçleri eskiden beri vardır. Ne zaman sömürgecilere karşı bir isyan olsa, hemen alırlar silahlarını çıkarlar dağlarına. Savaşırlar ölüme kadar, direnirler ölüme karşı. Şeyh Said, Ağrı, Zilan vb. serhildanlarda erkek, kadın, çocuk demeden savaşmışlar belki on binlerce kayıp vermişler ama asla yollarından dönmemişlerdir. Başarısız da olsa isyanlar, yenik de düşseler, Türk devletinin baskı, zora, asimilasyona dayanan politikalarını yıllarca yaşamış da olsalar, asla sönmemiştir yüreklerinde saklı olan özgürlük kıvılcımı. Ağrı dağına gömmüşlerdi muhayyel Kürdistan’ı ve üzerini betonlamışlardı. Çok kan dökülmüş çok can verilmişti. İstemeseler de bitmiş gibi görünüyordu her şey. Örgütsüz isyan, yetersiz öncü ve bilinçsiz halk, saman alevi gibi yanıp yanıp sönmüştü. Daha sonra uzun bir bekleyiş, durağanlık vardır onlarda da. 38’den sonra durmuştu her şey. Kürdistan durmuş, yaşam durmuş, isyan durmuştu... Yıl 27 Kasım 1978. Yeni bir isyan, yeni bir yaşam doğuyordu Kürdistan’da. Bu defa eskisi gibi hazırlıksız, örgütsüz değil. Bilimsel sosyalizmin kılavuzluğunda, Başkan Apo’nun önderliğinde, modern bir öncü ile başlamıştı bu süreç. Ne geçmişten doğru dürüst bir miras, ne dışardan bir destek, ne de maddi bir güç. Sadece inanmış yürekler,
bilinçle yoğrulmuş beyinler ve doğru bir ideoloji ile yola çıkmışlardı. Serhat serhat oldu olalı bekliyordu bu müjdeli haberi. Ve ilk elden tekrar çıkardılar gömdükleri silahlarını. Akın akın çıktılar dağlara. Her adım toprağını Serhat’ın kanlarıyla sulayarak, yaşamı ölümle yarattılar. Belki de hiç göremeyecekleri kurtuluş gününü henüz doğmamış çocuklar görsün diye bedel oldular. Ağrı’da, Tendürek’te, Çemçê’de, Göle’de, Şenkaya’da ve bütün Serhat’ta gerillayı tanıttılar. Özgürlüğü türkü türkü söyleyerek dilan tuttular. Digor, Tutak, Doğu Beyazıt, Diyadin, Patnos, Xınıs, Varto, Malazgirt, Iğdır ve diğerleri bu dilana ortak oldular.
Ahmet Güler, Ahmet Kesip, İdris Ökmen, Suat Şahin, Tekin Kızılay, Ahmet Tosun, Sema Yüce ve daha binlerce kahraman çıkartılar. Binlerce şehit verdi Serhat. Köyleri
yakıldı, yıkıldı. İşkence görmeyen, küfür işitmeyen kimse kalmadı. Namuslarına kastedildi. Ajanlaşan, halkına karşı silah alan akbabalar çıktı. Ama yılmadı. Çünkü bütün Ortadoğu’yu aydınlatan bir güneş doğmuştu Kürdistan’da. Ve bu güneşin çevresinde binlerce ateş topu sıralanmıştı. Adım adım
özgürlüğüne koşarken ölümü düşünemezdi Serhat. Ağrı’nın çok güzel bir coğrafya
parçası olan Tutak’da, direnişçi özünü koruyan yurtsever bir ailenin ortanca
çocuğu olarak, 1975 yılında Mirza beg köyünde doğar Murat
yoldaş. Ağrı ve Zilan isyanlarında aktif rol oynayan Halis beg’in torunudur.
Çevresinde yurtsever olarak sayılıp sevilen Halis beg ve çevresi
yenilgiyle kapanan isyanlar sonrasında sürgünlere gönderilmiş, tutuklanarak
zindanlara doldurulmuşlardı. Faşist Türk devletinin zulmünden en
çok payını alanların başında yine bu aile gelmekteydi. Ama ailenin direnişçi
geleneği baskı ve zora rağmen, babadan oğula, oğuldan, toruna geçerek
günümüze kadar devam eder PKK’nin ilanı ve Serhat alanında
faaliyetlerine başlaması ile birlikte, Murat yoldaşın ailesi partinin en büyük
destekçisi olurlar. Hem maddi, hem manevi, hem de aktif çalışmalarla
mücadeleyi beslerler. Birçok akrabası gerilla saflarına katılır, bir
çoğu da cephe ve milis faaliyetlerini yürütürler. Bu yüzden de ‘90’lı yıllarda
düşman aileye tekrar yönelmeye başlar. Yine sürgünler, tutuklamalar,
işkenceler. Faşist rejim aileyi teslim almaya ve ulusal mücadeleden
uzak tutmaya çalışır. Bunu başaramayınca da yoğun baskılara
başlar. Bu baskılar sonucu çoktan kararını vermiş olan Murat yoldaş,
gerilla saflarına katılır. Kürdistan’da gerilla olmak kolay
değildir. Mangal gibi bir yürek, çelik gibi bir irade ister. Murat yoldaş
ise, çocukluğundan beri tanıdığı ve her zaman beraber olduğu,
birlikte yaşayıp, birlikte nefes aldığı gerillaya kısa zamanda uyum
sağlar. Önce kuryelik yapar. Yeni gelen gerilla adaylarını geçirir.
Dikkat ve duyarlılık isteyen bu görevi başarıyla gerçekleştirir. Görev
süresi boyunca partinin güvenini sarsmadığı gibi, yeni gelen adaylara
da moral vermekten geri durmaz. Ancak 1993 yılında Şemdinli’de
yakalanır. Zorlu geçen gözaltı süresince direnir ve asla çözülmez.
Ailesinden aldığı direniş mirasını bu süreçte hep korur. Bir
yıl Erzurum E Tipi Cezaevi’nde kaldıktan sonra serbest bırakılır.
Kısa bir zaman sonra da kaldığı yerden görevlerine tekrar başlar.
Önce Ağrı’da, ardından Adana, Mersin ve İstanbul’da faaliyet yürütür.
Bu çalışmalar O’nu tatmin etmez. Çünkü dağlarına, dağlarda savaşan
yoldaşlarına olan özlemi her geçen gün daha fazla artmaktadır.
Sonunda önerisi kabul edilir ve tekrar ARGK saflarına döner. Serhat alanını iyi tanıdığı için kısa zamanda önemli görevler alır. Alanda yürütülen
askeri ve siyasi birçok çalışmalara aktif olarak katılır.
Kış faaliyetleri döneminde bir grup yoldaşı ile birlikte gittikleri bir
köye Türk askerleri operasyon düzenler. Her taraf tutulur ve evler aranır.
Köyün etrafı sarıldığı için, çatışmaktan başka çareleri kalmamıştır.
Ama bu da köy halkına zarar verebilir. Çünkü faşist Türk ordusu kadın,
çocuk, yaşlı dinlemeden sivil halka ateş edebilir, bir çok insanı vurabilir.
Zaten birçok yerde bunun uygulamasını yapmışlardır. Onlara göre en iyi
Kürt ölü Kürt’tü. Gerillayla başa çıkamadıkları için hırsını sivil, savunmasız
halktan almak özel savaşın bir taktiğidir. Halkı sindirmek onların temel
görevidir. Bu yüzden arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıkarak, çatışmadan
gizlenebilecek bir yer ararlar. En uygun yer köyün yakınından geçen
bir nehirdir. Tehlikeli, ama başka çareleri de yoktur. Hiç düşünmeden hemen
oraya saklanırlar. Tam iki buçuk gün buzlu su içerisinde saklanarak
operasyonu atlatırlar. Serhat soğuktur. Kışın ise cehennem
gibidir. Bir de buzlu su içinde kalmayı artık anlatmamak gerekir.
Uzun süren operasyonu atlatmışlar, ama Murat yoldaşın böbrekleri bu
soğuğa dayanamamıştır. Yine istemeyerekte olsa, tedavi için dağlarından
ayrılmak zorunda kalır. Önce Metropollere, ardından da Avrupa’ya.
Avrupa’ya tedavi için gelmesine rağmen yerinde duramaz. Mücadelenin
ihtiyaçları her şeyden önce gelmektedir Murat yoldaş için. Helburn,
Basel, Stutgart, Hollanda ve Fransa’da önemli görevler alır. Ülke
ruhunu en iyi şekilde temsil ederek gerilla yaşantısının sıcaklığını bütün
yoldaşlarına ve halka yansıtır. Kısa bir zaman içinde en çok sevilen ve
saygı duyulan bir insan haline gelir. Bu yüzden ACM görevine getirilir.
Halkla ve yoldaşlarıyla olan ilişkisi her zaman iyi bir örnekti. Sorunlar
karşısında gösterdiği duyarlılık ve çözüm noktasındaki ısrarı, gittiği
tüm sahada hem halka, hem de yoldaşlarına büyük bir güven veriyordu.
O, doğruları yaşayan ve yaşatan, yanlışlara karşı ise kesinlikle uzlaşmayan,
savaşan bir militandı. Yüzündeki gülümseme hiç eksik olmadı.
Sevgi ve saygı ölçülerini asla aşmadı. Gereksiz yere hiç kimsenin
kalbini kırmadı. Ama ülkeden kopuşun, mcan yoldaşlarından ayrılışın
ezikliğini de hep yaşadı. Tek hedefi tekrar dönebilmekti. O görkemli
dağlarda tarihi intikamını almak için hep sabırsızlıkla bekledi.
Tarih 9 Ekim 1998. Arkasına emperyalizmi ve siyonist gericiliği
alan sömürgeci faşist rejim, halkımızın güneşi olan Başkan Apo’ya
karşı uluslararası çapta bir komplo düzenledi. Kürt halkının haklı savaşını
tarih sahnesinden silmek için önce beyine yönelmek istedi. Bu
komploya karşı “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı ile altmıştan
fazla kadro ve yurtsever önderlerinin çevresinde bir ateş çemberi
oluşturarak, kendilerini yaktılar. Murat yoldaş gelen bu mesajı
çoktan almıştı. Daha birkaç ay önce hem akrabası, hem de yoldaşı olan
Sema Yüce nasıl ateş topu olmuşsa, O da güneşe daha fazla yakın olabilmek
için ateş olmalıydı. Aynı zaman da Avrupa’nın rehavetini sözde
demokrasi ve özgürlüğünü halkına kavratmalıydı. Bilsinler ki, nerede
olursak olalım, nasıl yaşarsak yaşayalım ülkemiz olmadan hiçbir şeyimiz
olamaz. Kürtlerin adını hiç kimse anmaz. Ne kadar insan ölürse
ölsün herkes kendi çıkarları doğrultusunda çalışır. Kürt, mücadelesiyle
var oldu, mücadelesiyle ismini duyurdu, mücadelesiyle de ülkesini
kurmalıdır. Bunun dışında her şey boştur. Ve Önderlik Kürdün beynidir,
yüreğidir, damarlarındaki kandır. Kürdistan halkı var oldukça, gerilla
var oldukça hiç kimse Güneşimizi Karartamayacaktır.
Bu doğrultuda Mazlumlardan aldığı ateşi bedeninde tutuşturan
Murat yoldaş, 4 Ocak 1999 günü Almanya’nın Koblenz kentinde bulunan
askeri hastahanede şehitler kervanına katıldı.

Murat yoldaş!.. Sen, her zaman bizlerden bir adım ilerdeydin. Gerçekleştirdiğin
bu büyük eyleminle bu defa aramıza daha büyük bir mesafe açtın. Öyle şeyler vardır ki, insan nasıl anlatacağını bilemez. Mutluluk gibi, sevda gibi, aşk gibi,
sevilen bir yoldaşın şehadeti gibi. Ne anlatabiliriz ki sana. Yapamadıklarımızı
mı anlatalım, eksikliklerimizi mi anlatalım, yoksa başarısızlıkları
mı? Hayır. Tabii ki bunları anlatamayız. Önderliğimiz ve şehitlerimiz kabul etmiyor artık bunu. Yeniden yapılanıyoruz Murat Yoldaş. Yeni bir başlangıcın
merakı ve heyecanı var yine. Bütün yoldaşların ve halkın bunun
hazırlıkları içinde. Başkanımızın özgürlük yürüyüşü hala devam
ediyor. Hem de bizlere rağmen. Bizim geriliklerimize rağmen. Halkımız Güneşlerinin etrafında çelikten bir çember oluşturmuş. Hiçbir gücün ne silahı, ne füzeleri, ne de zoru kırabilir bu iradeyi. “Ya hep birlikte yok olacağız, ya da Güneşimizle birlikte
özgür olacağız” diyorlar. Kan döktüğü her yerde mücadeleyi daha fazla geliştirmek ve milyonlara yaymak PKK’nin bir tarzıdır. Burada da Sizin tarzınız oturacak Murat yoldaş. Başka çare yok. Bu bir talimat; Başkanımızın ve Sizin talimatınız. Bizlere düşen ise Sizlerin bıraktığı manifestoya bağlı kalmak ve ondan asla taviz
vermemektir. Bayrağınız asla yere düşmeyecek Murat yoldaş. Binler, on binler,
milyonlar özgür bir Kürdistan yaratılana kadar bir gün bile durmayacak.
Her şeyi kendimize haram edeceğiz. Ta ki, kutsal bedenleriniz özgür topraklarda kızıl birer karanfil olana dek. Senin şahsında bütün yaşam eylemi
kahramanlarını saygıyla selamlıyoruz. Anılarınız mücadelemizde
her zaman yanan birer meşale olacaktır. Mücadele arkadaşları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder