2 Ağustos 2012 Perşembe
Esra Çiftçi: Melek’in masumiyeti...
Ağrı’nın Hamur İlçesi’nde bir kadın katliamı daha yaşandı.
***
“Çocuk gelinler” bu coğrafyanın kanayan yarası ve vicdansızlığı…
***
Melek’te bir çocuk gelindi. Melek Karaaslan’ın haberini ilk gazete de okudum, okuduklarım karşısın da kanım dondu. Melek’in yaşadıklarının hiçbir dilde, hiçbir dinde karşılığı yoktu, “Vahşet” demek onun yaşadıkları karşısında basit kalıyor…
***
Melek’in köyüne doğru yola çıktık. Melek artık yoktu, onun ellerini tutamayacaktım, yaşadıkları karşısın da ona kol kanat geremeyecektim, geç kalmıştım, hem de fazlası ile…
Önce Melek’in baba evine gittik, babası evde yoktu, ifade için Ağrı’ya gitmişti, annesi ise kimseyle görüşmüyordu. Evin kapıları duvar olunca, Melek’in mezarına doğru yol aldık, orada erkek kardeşi ve kız kardeşiyle sohbet ettim. İkisi de şaşkın ve aslında Melek’in o güne kadar yaşadıklarından bihaberdi. Onlar da bizimle birlikte öğrenmişlerdi Melek’in dramını. Çünkü Melek’in yaşadıklarına kör, sağır kalmışlardı onca yıl… Bir kız koca evine gidince artık onların malıydı, kendi mallarına istedikleri gibi davranma hakkına sahiplerdi. Acıtıcı olan Melek’in kız kardeşi de bir çocuk gelindi. O da tıpkı Melek gibi 16 yaşında evlendirilmiş, şu an yirmili yaşlarında ve üç çocuğu var.
***
Melek’in hikayesi…
Melek, 16 yaşında evlendiriliyor. Gelin gittiği aile hastalıklı bir aile, hepsi tam anlamıyla bir psikopat. Evlendiği günden itibaren şiddet görmeye başlıyor. Melek yaşadığı şiddetti kendi ailesiyle paylaşıyor ama her seferinde koca evine geri gönderiliyor. Ne de olsa kocadır, döver de, söver de… Melek ilk çocuğuna hamileyken dövülüp dışarı atılıyor, eksi otuz derece de ölü bir bebek doğuruyor, bunun üzerine gördüğü şiddettin dozajı daha da artıyor ve bilincini yitiriyor. Daha sonra Melek’in iki çocuğu daha oluyor. Büyük ihtimal bilincini yitirmiş olan Melek’e, kocası tarafından tecavüz ediliyor ve çocukları ile Melek’i hiçbir şekilde görüştürmüyorlar. Bir ara Melek’in ailesi Melek’i sormak için koca evine gidiyor ve Melek’in kayınvalidesi ve kayınpederi aileye silah çekerek tehdit ediyor ve onları kovuyor. Melek’in ailesi bu durum karşısında da sessizliğini koruyor…
Nasıl oluyorsa Melek’ten uzun zaman haber alamayan ailesi vicdana geliyor ve şikayette bulunuyor. Gittiklerin de, Melek’i, tuvalete kitlenmiş, üzerinde beyaz bir örtü ile sandalyeye bağlı bir halde buluyorlar. Aç ve susuz bırakılmış ve orada durmaktan ve pislikten vücudun da yaralar açılmış, o yaralar gittikçe etlerini çürütmüş ve kurtlanmış. Sürekli aynı şekilde durmaktan kaynaklı tüm vücudu kireçlenmiş. Yani Melek bilinçli bir şekilde ölüme terk edilmiş. Önce Ağrı devlet hastanesine, kaldırıyorlar, arkasından Ankara’ya götürülüyor. Melek 6 gün yaşam savaşı verdikten sonra hayata gözlerini yumdu. Melek’in yaşadıkları karşısında hiç kimse, hiç birimiz masum değiliz…
***
Mezar başında Melek’in kardeşleri ile sohbet ederken, Melek’in bir resmini istedim. Kendilerinde olan tek bir resmi de doktora vermişler ve başka da bir resim yokmuş. Daha sonra erkek kardeşi akrabaların da bir resim olduğunu söyleyerek onu getirip bana verdi. Resme baktığım da Melek’in kederli yüzünü gördüm, sanki başına gelecekleri biliyormuş gibiydi.
Kadın cinayetlerinin hiç biri tesadüf değil, hepsi planlı ve hesaplı bir şekilde işleniyor. Melek’in ölümünden sonra, kocasına, Kayınvalide ve Kayınpederine hiçbir cezai uygulama yapılmamış. Adamlar evlerin de paşa paşa oturuyorlar.
Kim bilir Melek gibi bir sonu bekleyen kaç kadın var?
Kim bilir Melek gibi satılmayı bekleyen kaç çocuk var?
Kadın cinayetleri gün geçtikçe çoğalıyor ve cinsimizin kangreni haline geliyor. Bu ülkenin başbakanı, “kadın-erkek eşit değildir” derse, “kadın da olsa, çocuk da olsa, gereken yapılacaktır” derse, 4+4+4 gibi saçma sapan eğitim uygulamaları ile kız çocuklarını eve kapatırsa, daha çok Melekler ölür.
ESRA ÇİFTÇİ
e.ciftci96@gmail.com
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA GAZETESİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder