23 Ağustos 2012 Perşembe

Evrensel Gazetesi: Ağrı Dağı Eteklerinde Bir Köy Hikayesi


Türkiye’de Tanzimat dönemi ile başlayan köy romanı; Servet-i Fünun ve 1909’da kurulan Fecr-i Ati yıllarında neredeyse başlamadan son bulmuştu. 1923-1950 yılları arasında gelişen siyasal ve toplumsal koşulların ve Kurtuluş Savaşı’nın da etkisiyle dönemin politikacılarıyla birlikte yazarları da Anadolu’ya sürüklenir. Sadri Ertem’in Çıkrıklar Durunca’sı, Faik Baysal’ın Sarduvan’ı ve Reşat Enis’in Kara Toprak’ı, o güne dek yazılmış köy romanlarından en bilinenleridir. Bu romanlara bakıldığında köy yoksulluk, eğitimsizlik, sağlıksız evlilikler, su ve ulaşım sorunlarının en çok işlenen konular olduğu görülüyor.


Cumhuriyetin ilk yılarında yazılan köy romanları, köyün dışardan bir gözle yazıldığını da gösteriyor. ‘Gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür’ tadındadır ne yazık ki çoğu. 1950’lerin ortalarına gelindiğinde  köy romanları sayıca azlığında hızlı bir değişim yaşanır. Görülen değişimin bir başka nedeni de köy enstitüleridir.
Enstitü mezunu yazarların köy romanlarına getirdikleri yenilikler hiç kuşkusuz diğerlerinden ‘içeriden’ olmasıyla ve sistem eleştirileri ile ayrılıyorlar. Artık dağ taş arasında unutulmuş bir yer olmaktan çıkıp, yaşayan, sorgulayan, talepleri olan köylü karakterler ortaya çıkıyordu. Bölgenin insanını, kültürünü yansıtan köy romanları köyün, köylünün, dağın, taşın dilini taşır, köylünün sistemle ekonomik, toplumsal ve siyasal çatışmasını anlatır. Sesleri yetişmez belki Ankara’ya ama köyün en güzel evinde oturan ağaya, beye duyurmayı bir şekilde başarırlar. Ağa ve köylü çatışması sınıfsal kimliklerle simgelenirken, eserlerin anlattığı döneme dair pek çok tarihsel olguyla da karşılaşılır.

1910’LARDAN ‘70’LERE AĞRI DAĞI’NIN ÖYKÜSÜ

1943’de doğan Ömer Polat’da 1970- 1980 arası yazdığı üç eseri ile köy romanları yazan yazarlar arasındadır. 1973’de yazdığı Mahmudo ile Hazel, 1974’de yazdığı Saragöl ve 1976’da yazdığı Dilan ile köy yaşamını anlatır. Ağrı’nın ilçesinde büyüyen yazarın, yapıtlarında tanıklık ettiği pek çok unsur yer alır. Üç romanında Polat, mekan olarak Ağrı Dağı’nı seçer. Polat’ın gözlemleri ve biyografik tecrübesini de yansıttığı romanlarında bölgenin geleneklerine dair zengin bilgiler de yer alıyor.
Ömer Polat’ın 1974 yazdığı Saragöl, köy zengini ağaların otokrasisini eleştiren bir romandır. Kazo ve Nuro adlı iki gencin kendi köylülerini, köyün büyüklerini ve kadınlarını örgütleyerek Cımşid bey’e karşı toprak mücadelesi verirler. Kazo ve Nuro’nun köyü seferberlikten on beş sene önce kurulur. Göçebeliğin artık yapılamayacağına karar veren İki kardeş Saragöl’ün Hacı Usup Paşa’sına ikiyüz altın vererek köyü satın alır. Ziro Köyü adını verdikleri köy kurulduktan bir süre sonra seferberlik olur. Ermeni ve Kürt kıyımı başlar.  Polat romanında hem ‘70’lerin atmosferini yaratıyor hem de Ağrı bölgesinde yaşanan tarihi olayları anımsatıyor.
Ömer Polat, Ağrı’da başlayan eğitimini de Erzurum’da tamamladığı için eserlerinde anlattığı köy ve insanlardan biri olur hep. Polat, köylünün günlük kullandığı dili romanlarına taşır, karakterlerin isimlerinden, duygu hallerine, çocukların oyunlarından, ihtiyarların çekişmesine hikayesini yöre insanın dilinden anlatır.

KADINLAR AĞA’YLA KARŞI KARŞIYA

Pek çok köy romanında kadın ya tarlada ya da ahırdadır. Genç kızlar ağanın bilmem kaçıncı karısı olma korkusuyla yaşarlar yıllar yılı. Tıpkı Saragöl’deki Dilo Bey’in karılarından biri olmaktan korkan Dilan gibi. Cımşid Bey’in kızı Dilan, Dilo Bey’i görür görmez kaçar evden. Bir çobanı sever ama babasının çabana kızını vermeyeceğini bildiğinden susup kalır. Romanın sonuna kadar Dilo Bey’in karısı olmaktan kurtulamayan Dilan’ı bir daha duymayız. Ama Kiro köyünün kadınları bu yazgılarını Cımşid Bey’e karşı verdikleri mücadeleyle yıkarlar. Bey’e karşı gençlerin yanında dururlar. Eli silahlı adamları tırnaklarıyla dişleriyle geri püskürtürler.
  
Saragöl, Ömer Polat,
Evrensel Basım Yayın,
roman, 232 sayfa

Sevda Aydın - Evrensel Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder