Kürdistan hem coğrafik hem de psikolojik ve kültürel olarak hiçbir zaman Türklerin ya da Türkiye'nin bir parçası olmamıştır. Orası tarihteki büyük uygarlıkları, güçlü devlet ve ordularıyla, İslam'ın sancaktarlığını yapmış imparatorluk, sultan ve
ulemalarıyla hep başka bir ülke olmuştur. 1500'lü yıllardan bu yana başlayan süreçle düştüğü sosyal, siyasal, ilmi, zihnî ve ekonomik bunalım bile o özgür kartallar ülkesini hiçbir yerin parçası haline dönüştürememiştir. Kemalist rejim çok sonraları "şark/doğu" olarak nitelediği o ülkenin büyük bir parçasına, 1941'de yapılan Birinci Türk Coğrafya Kongresi'nde Doğu ve Güneydoğu Anadolu adını vermiştir. Halbuki bütün kaynaklarda Anadolu'nun tarihi sınırı Sivas'a gelince biter ve bu şehirle birlikte geriye kalan kısım Kürdistan olarak anılır. Bu sınırı kaldırıp Van'a kadar götüren zihniyet, Kürdistan kültürünün yarattığı şehirlerin, ilçelerin, kasabaların, köylerin adlarını da değiştirerek onu bağlı olduğu gerçek kimlikten koparmaya çalışmış ve 50 yılda 18.000 yerleşim yerinin adını değiştirmiştir. Şimdi hal böyleyken Kuzey Kürdistan'ı Doğu, Doğu Anadolu, Güneydoğu, Mezopotamya veya bölgemiz diye adlandırmak neye ve kime hizmet eder? Kürdistan'a Kürdistan demekten korkma. Hatta Kürdistan'ı Türkiye'nin bir parçası olarak niteleyen ve bu büyük işgali görmezden gelen Kürt siyasetçilerine kızmaktan da korkma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder