Türkiye ve Ortadoğu çok önemli bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor. Dünyanın en problemli bölgesi. Osmanlı hanedanlığının yıkılmasıyla bölge dönemin egemen güçlerince (İngiltere ve Fransa) onlarca parçaya bölünerek çoğu totaliter, otoriter ve teokratik onlarca devlet oluşturuldu. Bu devletlerde; Halkların hakları, özgürlükleri, toprak bütünlükleri ve iradeleri esas alınmadan sadece dünya egemenlerinin çıkarı ön görülmüştü. Bu nedenle bölge dünyanın en problemli coğrafyası oldu. Bu şekilde dönemin emperyalist güçlerince dizayn edilen bu statükonun en büyük mağdurları da şüphesiz Kürtler oldu.
Daha önce İran ve Osmanlı boyunduruğunda olan Kürdistan bu kez tam dört parçaya bölündü. Bu bölünmenin gerçekleştirildiği 1924 ten bu güne kadar geçen 90 yıllık süreçte Kürtler coğrafyalarını bölen ve kendilerini başka etnik diktatörlüklerin irade ve insafına bırakan bu statükoya karşı tüm parçalarda savaştırlar. Dünya egemenleri çıkarları gereği bu direnişlerin jenositle, sürgünlerle, kimyasal gazlarla , baskı ve zulümlerle bastırılmasına sessiz kaldılar.
Kürdistanın en büyük parçasına sahip Türkiye dünyada eşi benzeri olmayan bir inkar ve asimilasyon siyasetiyle Kürtleri yok saydı. Bu anlayış diğer parçalarda ki Kürtlerin durumuna da müdahale etti. Diğer parçalarda da Kürtler lehine düşünülen reform ve düzenlemeleri engelledi. Bu ülkelerdeki bas benzeri otoriter Arap milliyetçi yapılar ile İrandaki şah benzeri diktatörlüklerle, İran gerici teokratik Humeyni rejimine destek verdi. Bu ülkelerle ilgili tavrında belirleyici olan bu ülke yönetimlerinin Kürt sorununa yaklaşımlarıydı. Bu rejimler Kürtlerin varlığını inkâr edip ulusal haklarını gasp ediyorsa, mesele yoktu. Kürtlerin demokratik taleplerine olumlu bir yaklaşım varsa bunu kendisi için kırmızı çizgi görüp savaş nedeni olarak bile görmeye cüret ediyordu.
Bu büyük zulüm ve baskılar onlarca yıl sürdü. Bu zalimlere karşı Kürtlerin ulusal demokratik mücadeleleri de her parçada sürdü. Bölgenin bu sorunlu geri yapısı 90 yıl önce kurulduğu şekliyle kendini yenilemeden sürdürme çabasına karşın, değişen demokratikleşen, insan hak ve özgürlüklerinin vazgeçilmez olduğu bir dünya için de sorun teşkil etmeye başladı. Dünya da insan hak ve özgürlükleri vaz geçilmez değerlere dönüşmüşken, halka dayanmayan ve insan hak ve özgürlüklerini gözetmeyen bu sistemlerin bu şekilde, yani yüz yıl öncenin anlayışıyla varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildi. Nitekim önce faşit Irak baas rejimi yıkıldı. Kürtler bu parça da yüz yıldır uğrunda büyük mücadeleler ve büyük acılar verdikleri federal Kürdistana kavuştular. Bazı sorunlarına rağmen. Şimdi kendilerini yönetiyor, meclisleri var hükümetleri var Irak’ın en müreffeh ve huzurlu bölgesi. Geleceğin Dubai’si olma, bölgenin İsviçresi olma yolunda ilerliyor.
Arap baharıyla birlikte Suriye Kürdistanında yani Rojava da da bölgenin tüm etnik ve farklı inanç yapılarını gözeten bir anlayışla eşit ve adil temsiliyete dayanan bir sistem oluşturulmaktadır. Bu tüm Kürtler için kesinlikle hayati önemdedir. Üç kantondan oluşan bu demokratik oluşumun Suriye ve Türkiye’ye model olabilecek önemde olduğu görülmektedir.
Yani yüz yıldır bu coğrafyanın mağduru olan Kürtler, artık bu coğrafyanın öznesi durumuna gelmişlerdir. Bu coğrafya da demokratik oluşumların oluşumunda dinamo görevi görmektedirler.
Türkiye de de anti Kürt yaklaşım aşılmaktadır. Halkımızın büyük bedellerle geliştirdiği mücadele semeresini vermiş, Kürdistan da sistem partileri özellikle Kürtlerin inkârına dayanan statükocu yapılar varlıklarını yitirmişlerdir. Kürt halkının büyük bedellerle sürdürdüğü mücadelesinin ürünü olan BDP, Kürt coğrafyasının büyük bir kısmında 1. Parti durumuna yükselmiştir. Yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında BDP’nin oylarını ikiye katladığı görülmektedir. Bu da tüm Kürt coğrafyasın da BDP nin büyük bir başarı elde edeceğini göstermektedir. Bu başarı Kürt halkı için hayati önemdedir. Çünkü BDP’nin aldığı oylar Kürtlerin demokratik taleplerine bağlılıklarının da bir göstergesidir. BDP’nin seçim başarısı, çözüm sürecinin de başarısı anlamına gelecektir. Temsiliyeti tartışılmayacak bir nispetle tescillenmiş bir BDP, çözümde Kürtlerin meşru temsilcisi olabilecektir. Bu nedenle her şeyden önce BDP’nin desteklenmesi hayati önemdedir. Her Kürt tarihi bir görevle karşı karşıyadır. Kürt tarihinin en hayati sürecinden geçmekteyiz. Hiçbir şey bu sorumluluktan daha öncelikli olamaz.
Bazı siyaset bezirganları kendi şahsi menfaatleri için aşiretçilik gibi geri değerlerle halkımızı kendi çıkarları için pazarlama çabasındadırlar. Ama o bezirganların oyunu halkının özgürlüğünün referandumu sayılacak önemdeki bir seçimde halkımızı kendi iradesi sayılan BDP yi desteklemekten alıkoyamayacaktır. Adaylarımız genç olabilir, kelli felli olmayabilir ama kendi halkının özgürlük mücadelesine omuz vermek için bu yola koyulmuşlardır, bu tercihleri bile; başka yapılarda yer alan, sistemin hizmetinde, paralı varlıklı yada sırtını aşiretçilik gibi geri değerlere dayamış, kendi menfaatlerini Halkının özgürlük mücadelesinin üstünde gören şahıslardan daha değerli olmaları için yeterlidir.
Gün bu halkın geleceğine, özgürlüğüne, barışa, kardeşliğe ve Rojavaya destek verme günüdür. Verilen bedellere, toprağa düşen on binlerce gence saygının gereğidir BDP’ye destek.
KEMAL SÜPHANDAĞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder