9 Kasım 2013 Cumartesi

Halil Aksoy'dan 'PYD neden yok' eleştirisi

BDP Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, PYD temsilcilerinin “Kürtler Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor” konferansına gelişinin engellenmesinin izah edilmesini isteyerek, “Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin birliği ve Hewler’de gerçekleştirilmek istenen Kürt Konferansı önemli. Bu konferansı öyle bir konferansın yerine idame ettirmek doğru değil” dedi.


Uluslararası Ortadoğu Barış Araştırmaları  Merkezi (IMPR) tarafından düzenlenen “Kürtler Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor” konulu konferans, devam ediyor. Verilen öğle arasının ardından konferans “Türkiye’de Demokratikleşme ve Barış Süreci: Yeni Bir Vizyona Doğru” başlıklı ikinci oturuma geçildi. Bu oturumda Prof. Dr. Doğu Ergil, BDP Milletvekili Halil Aksoy, DTK Daimi Meclis Üyesi Seydi Fırat, eski milletvekili Hüsamettin Korkutata konuşmacı olarak katıldı.

Ergil, çözüm sürecini kolaylaştırmak için Anadolu’yu dolaşırken halkın “Ne oluyor da barış tartışılmaya başlandı?" diye sorduğunu belirterek, bunun barış kültürü, uzlaşma kültürü olmadığını gösteren bir şey olduğunu kaydetti.

“Yenersin dikte edersin, yenilirsin müzakere edersin. Bundan sonra nasıl yaşarsın diye” şeklinde sözlerini sürdüren Ergil, “Bu çok şaşırtıcıydı, yenildik mi de barış yapıyoruz? Eşit ve geleceğin ortakları olarak geleceği dizayn etmek fikrini içinde taşımayan bir olgu. Birlikte bir gelecek öngörüyorsak bunun niçin böyle olduğunu düşünmek zorundayız. Türk ulus oluşturma süreci içinde bir olgu var ki son derece önemli” ifadelerinde bulundu.

AKSOY: PYD’NİN BURADA OLMAMASI İZAH EDİLMELİ

BDP Milletvekili Aksoy, PYD’nin adının geçtiğini, katılımcı olması gerektiğini ancak organizasyonun PYD’nin neden gelemediğini anlatamadığı eleştirisinde bulundu. Çözümün konuşulduğu süreçte PYD'nin Ortadoğu’nun en önemli köşe taşlarından biri olduğuna işaret eden Aksoy, “Bu resmi bir engelleme. Bunu yapanları kınıyorum. Çözüm süreci bu tür engellerle kesintiye uğrayabilir. Rol alabilecek ne kadar çevre, inanç, siyaset varsa rolünü bu süreçte oynayabilsin” diye konuştu.

FAİLİ MEÇHULLER, HARCANAN MİLYAR DOLARLAR

İnkar ve tekçi zihniyetle yok sayılmış Kürt sorununun Türkiye’nin değil Ortadoğu’nun sorunu olduğunu kaydeden Aksoy, “Bu aynı zamanda dünyanın sorunu. Bütün dünya orada. Ve sorunla ilgili. Kürt sorunu çözülmeden hiçbir şeyin çözülmesi olası değil. Kürtler egemenler tarafından inkar ve imha politikasıyla her zaman kendisini inkar etme dayatılmış. Kürtlerin buna karşı yapabileceği tek şey direnme kalmıştı. Burada sadece silah algılanmasın. Radikal yollarla hak ve özgürlükleri savunmak da direnmektir. Kürtlerin neden silaha başvurduğu ise irdelenmelidir. Her şeyden yoksun bırakılmış ise o halk, en son olarak silah alıp direnir” dedi. Aksoy, Kürtlerin son 30 yılda yaşadıklarına kısa bir anımsatmada bulunarak, bu süreç içinde askeri harcamalarda 500 milyar dolar harcandığının altını çizdi.

Aksoy, ülkenin halen milliyetçi ve militarist anayasayla yönetildiğini ifade ederek, “Bununla çözüm olacağını söylemek mümkün değil. Toplumun gündemine son dönemde demokratik barışçıl çözüm damgasını vurmaya başladı. Buna verilen destek arttı. Kürdistan coğrafyasında ve uluslar arası alanda da ciddi destek gördü. Sorun çözülmesi için oldukça olgunlaşmış bir durum var. Tıkanma sayın Öcalan’ın mesajıyla doğrultu bulmaya başladı. Silahlar sussun, siyaset konuşsun sözü sayın Abdullah Öcalan’ın muhatapları ve karşıtları da sözü değiştirmeden kullandılar. Başbakan da bu sözü kullandı” diye konuştu.

‘İLGİLİ YASA İPTAL EDİLEREK YER İSİMLERİ İADE EDİLMELİ’

PKK ve Kürt halkının görevlerini yerine getirdiğini dile getiren Aksoy, şunları söyledi: “Adımlar atılmadı. Toplum beklenti içine sokuldu. Uzun uzun psikolojilerine etkiledi. Sonuçta devlet tarafından hukuki ve politik adımlar beklentilere yanıt olacak şekilde atılmadı. Bu paket de bakıldığında Kürt halkının yıllardır zihninde, ferasetinde netleştirdiği üç temel soruna kesin ölçülerle yanıt vermedi. Bu tutum karşısında bizim ısrarla belirtebileceğimiz bir nokta ortaya çıkıyor. O da çözüm süreciyle ilgili muhatap olan devlet samimi midir, değil midir? Ancak ciddiye alabileceğimiz bir samimiyet görülmüyor. 30 binin üzerinde yer ismi değiştirilmiş. Dağ bayır ismi eklenince 200 bini geçiyor. Yer ve yer isimlerinin değiştirilmesi için bugün start alırsak 83 yılımıza mal oluyor. Tillo’nun adını değiştirmek için 3 günümüzü verdik çünkü. Bu kadar öteleyici, süreci frenleyen tutum söz konusu. Bu isimler bir iki günde değiştirildiyse yine iade edilmeli. İlgili yasalar iptal edilmeli ve isimler verilmeli. Bu böyle olursa samimiyetten bahsedilir.”

‘BU KONFERANS HEWLER KONFERANSININ YERİNE KONULAMAZ’

Aksoy, Rojava’da önemli gelişmeler olduğunu vurgulayarak, “Kürtler dünyada ilk kez bölgede kendi sorunlarına birebir kendileri sahip çıkmış ve kendi yönetimlerini oluşturmuştur. Şiddete zulme başvurmadan sadece kendilerini korumak ve sistem oluşturmak için çalışmışlardır. Buna rağmen Kürtler üzerinde soykırım uygulanıyor. Açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor. Duvarlarla, sınırlarla parçalanmak isteniyor Kürtler. Hal böyleyken biz Rojava’daki soruna karşı büyük bir olumsuzlukla davranan, oradaki Kürtleri düşman kabul eden, üzerlerine çete gönderen bir anlayışın kendi ülkesinde benzer bir sorunu sağlıklı çözeceğini düşünmüyoruz. Biz sağlıklı çözümden yanayız. En çok da Kürtlerin sorunudur bu. Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin birliği önemlidir ve Hewler’de gerçekleştirilmek istenen Kürt Konferansı önemli. Bu konferansı öyle bir konferansın yerine idame ettirmek doğru değil. Bu başka o başka bir şeydir” dedi.

‘SÜLEYMAN DEMİREL’E ZULMÜ ANLATTIM ‘OLUR BÖYLE ŞEYLER’ DEDİ’

Eski vekil Korkutata ise, İslamla tanıştıktan sonra Kürt halkı kadar toprağına, halkına, ümmete bağlı başka bir ırk az tanıdığını belirterek şöyle konuştu: “Bu ırk, cemaat hayatında üzerine düşen her şeyi yapmıştır. Bu halkın yaşadıklarını anlatmak mümkün değil. Yakın zamanda olanların üstü örtülüyor ve insanlar da gerçekleri bilmiyor. Tarih yalan söylüyor. Bu yalancı tarih Türkü de Kürdü de uyutmuş, evlatları dedelerine düşman gibi yetiştirmiştir. Bölgede çok görev yaptım ve çok şeye tanık oldum. Eşime dahi anlatamadığım şeyler vardı. Yalan olabileceğini düşünmesinden çekindim. Bunu parlamentoda da anlatamadım. Süleyman Demirel’e güvenlik güçleri sıkıntı yaratıyor dedim. Kendisi bana yangını söndürmeye gidiyorlar, ayakları takılıyor ve bazı sıkıntılar doğuyor dedi. O yangını söndürmeye gidiyorlar ama yaptıkları zulümdür, günahtır dedim. Faili meçhul cinayetler komisyonu, ilk defa devletin günahını, vebalini önüne koydu. Biz tüm baskılara rağmen, savcılara bilgi vermeyin denilmesine rağmen tüm gücümüzle bölgeyi dolaştık. Gerçeğin bir kısmını devletin önüne koyduk ve bu günah sana aittir dedik. Bölgede inandığı değerler uğruna insanlar iftira edilerek hapishanelere atıldı."

AKP'Lİ ÇELİK'İN KÖY HİKAYELERİ, KURAN KURSLARI VE YÖRESEL YEMEKLER..!

AKP adına konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in danışmanı Yüksel Yeni, sorununun konuşulanlar olmadığını kanaatinde olduğunu belirterek, bugünkü sorunların kaynağının 17. yüzyılda oluşan kurum ve kavramlardan miras kaldığını savundu. Türkiye’nin etnik homojen yapıya sahip bir coğrafya olmadığını söyleyen Yeni, kendisine ayrılan süre boyuca Kürt sorunundan ziyade memleketi Erzurum ve kendi köyünde yaşanan Kuran kurslarını, başörtüsünü, yöresel yemekleri, köy hikayelerini anlattı.

DTK Daimi Meclis Üyesi Seydi Fırat, Öcalan’ın 21 Mart deklarasyonunda stratejik bir adım attığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:  "Çok kolay, rahat görünüyor. 30 yıldır silahlı mücadele veren bir örgüt. Önemli bir konumu olan bir örgüt. Milyonların kendisiyle ilişkisi olan bir örgüt. 1993’te bu ilk görüşme ve ateşkesler başladı. Ama ikisi çok kapsamlıydı. Birincisi 1999’da geri çekilmeye yönelik yaklaşım, plan ve proje. O zaman devlet değerlendirmedi. Zaten tasfiye olur diye düşündüler. Bir süreç böyle geçirildi. İkinci en kapsamlı süreç ise 2013’teki yaklaşım. Hükümet bunu çok kapsamlı değerlendirmesi, Kürt hareketini teşvik etmesi, en iyi şekilde nasıl tamamlanacak diye girmesi gerekirken, çekilmediler, kaçı çıktı gibisinden süreci maniple etmeye çalıştı. Bir doğrultuya girmek bir hareket için bu kadar kolay mı? Bu açıdan Kürt hareketi sorunun barışçıl, demokratik çözümünde yaklaşımını ortaya koydu. Türkiye’nin en çok sıkıştığı dönemde Ortadoğu politikasında, Rojava dahil olmak üzere ateşkes ve geri çekilme sürecine girerek, buyur varsa çözüm stratejin ortaya koy dedi."

“Avukatlar görüştürülmedi. Durmadan heyet değiştiriliyor” diyen Fırat, “Bu denli kapsama rağmen süreci heder etmeye ihtiyacımız var mı gerçekten? Türkiye böyle giderse çok daha zorlanır. Altın bir fırsat, tarihi bir fırsat. AKP kendi propagandasını yapmakta yetenekli, vizyonlu. Ama bu bir yere kadar. Bu propagandalar, algılar, yakıcı sorunu bir yere kadar örter. Ötesine götüremez. Nitelikli bir yaklaşım, politika gerektiriyor. Bunu görmek gerekiyor. Süreç kurtarılabilinir mi? Bence kurtarılabilir. Buna imkan var” diye kaydetti.

Konferans, “Suriye ve İran’ın Değişim Sürecinde Kürtler” konulu 3. oturumla devam edecek.

Fırat Haber Ajansı



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder