9 Ağustos 2012 Perşembe

Orhan Alpaslan


Orhan (Urfan) Alpaslan: Geçmişin doğru değerlendirilmesi, Geleceğin zaferi için gereklidir.


ORHAN ALPASLAN KİMDİR?



AĞRI BELEDİYE BAŞKANI, ONURLU BİR ÖNDER VE BÜYÜK BİR KOMUTAN!... 

Urfan Alparslan, (Serdar Ararat, Kamılé Reşo) TSK (Tevgera Sosyalist a Kurdistané) MK üyesi ve Genel Sekreter Yardımcısı, ORK (Ordiya Rızgariya Kurdistan) Kurucusu ve Yüksek Askeri Konsey Üyesi. 
    Urfan Alparslan 1945 yılında , Ağrı’nın Mirangi (yurpınar) köyünde doğdu. Ilk Öğrenimini Mirangi köyünde tamamladı. 13 çocuklu, önce zengin ve daha sonra giderek yoksullaşan bir ailenin en küçük çocuğu olan Urfan Alparslan, ilk öğreniminden sonra hemen okuma olanağı bulamadı. 3 yıl eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Ancak 1960 yılında, Yatılı Öğretmen okulu sınavlarını kazanınca, Alparslan İlkögretmen okulunda öğrenimine devam etti. 1967 yılında mezun oldu . Aynı yıl öğretmen olarak çalışmaya başladı ve evlendi. Urfan Alparslan’ın biri erkek diğeri kız olmak üzere iki çocuğu var. Kızına hasret gitti, dilinden düşürmedi, Oğlunu yanına almak için uğraşırken onun Tıp öğrenimine başlamasıyla bu uğraştan vazgeçti. Kendi çocuklarına olan hasretini gizleyemezdi. Ç ocuklara olan sevgisi sonsuzdu. Tanıdığı tüm çocuklar onu ”serdar” olarak çağırırlar, boynunda-kucağında salkım oluştururlardı. Ç ocuklar için bir eğitimci, oyun arkadaşı ve sevgi ağacı olmuştu. Ç ocuklarını görememenin özlemini duyardı. O, özlemsiz sevginin özgür topraklarda mümkün olacağına inanıyordu. 
    Urfan, altı yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra 1973 yılında, Istanbul Atatürk Eğitim Enstitüsüne öğrenci olarak girdi. Yüksek öğrenim yılları, aynı zamanda O’nun devrimci-yurtsever çevrelerle tanişma yılları oldu. 1975’te mezun olduktan sonra göreve başladı. Düşünceleri ekseninde yaptığı çalışmalardan ötürü sık sık sürgün edildi.1978 yılında Konya-Beyşehir Höyük kasabasında görevde iken Arkadaşlarının da ısrarıyla, tayinini Ağrıya yaptırdı. Ve burada çalışmaya başladı. Alçakgönüllülüğü, dürüstlüğü ve yiğitliği ile devrimci yurtsever çevrelere güven veren ve halkın sevgi ve saygısını kazanan Urfan Alparslan 1979 yılı ara seçimlerinde Özgürlük Yolu (TKSP) taraftarlarının temsilcisi olarak, Ağrı Belediya Başkanlığına aday gösterildi. Devletin, tüm kolluk kuvetlerinin desteğini ardına alan Faşist güçlerin saldırılarına ve burjuva partilerinin komplo ve entrikalarına rağmen seçimlerden zaferle çıktı. Ağrı Belediye Başkanı oldu. 
    Faşist ve gerici güçler bu zaferi hazmedemediler. Urfan’a yönelik saldırı ve provakasyonlar dozunu giderek arttırdı. Bi defasında 75 arkadaşıyla birlikte olmak üzere iki kez tutuklandı. Hakarete maruz kaldı. Bu tür baskılara boyun eğmeyeceğini anlayan güçler onun varlığına yöneldi. Faşist karanlık güçlerin saldırısına uğradı. Bu suikasttan yaralı olarak Kurtuldu. Bütün bu olaylar onu halkıyla bütünleştirdi. O Belediye’yi kısa sürede faşist kadrolaşmadan kurtardı. Belediye hizmetlerini gecekondu mahallelerine götürmeye öncelik verdi. O dönemlerde çok yaygın olan karaborsacılara ve vurgunculara savaş açtı. Kuyruklara sonverdi. Ve tüm bu çalışmalarını politik mücadeleyle birleştirdi. 
    U.Alparslan’ın ”kader birliği yaptığı siyasi arkadaşları”yla birlikte yürüttüğü bu çalişmalar, Türk devletini tedirgin ediyordu. Bunun sonucu olarak da 12 Eylül 1980’den birkaç gün önce, İçişleri Bakanlığı tarafından ”görevden alındı”!. Halk tarafından seçilen başkanın TC’nin kurumları tarafından haksızca görevden alınması halk arasında büyük bir hoşnutsuzluk yarattı. Daha büyük ve radikal kitle eylemlerinin hazırlıkları sürerken 12 Eylül Faşist cuntası iktidara el koydu. Türkiye ve Kürdistan’da yeni bir dönem başladı. Ve Urfan Alparslan da yeni döneme uygun hazırlıklar için, o günkü örgütünün aldığı karara uyarak, Doğu Kürdistan’a (İran) geçti. 
    Urfan Alpaslan, diğer adıyla Serdar Ararat, örgütlü mücadeleye katılmakla birlikte çok yönlü bir savaşımın içinde kendisini buldu. Tüm amansız saldırıları göğüsledi, değişen şartlara adapte oldu ve tüm zorluklara rağmen umutsuzluğa kapılmadı. Değişen koşulların ve yenilginin öğreticiliğinden ders çıkardı. Bir dönem sonra yine örgüt kararıyla İsveç’ e çıktı. İsveç’te politik çalişmalarına devam ederken Örgüt içi tartışmalarda da tarafsız kalmadı. Halkına karşı duyduğu derin sorumluluk ve sosyalizme olan sarsılmaz inacıyla ”TKSP MK ve Genel Sekreterliğine Açık Mektup” adlı büröşürü kaleme alarak görüşlerini partisine ve kamuya duyurdu. Zeki Adsız ve diğer arkadaşlarıyla birlikte TKSP-Roja Welat hattının yaratılmasında, daha sonraları birlik sonucu oluşan TSK (Tevgera Sosyalıst a Kurdistané)’nin inşasında büyük katkılar sunarak, yer aldı. 1986 başlarında, TSK’nın aldığı ”ülke zemininde mücadeleyi yükseltme” kararını hayata geçirmek üzere bir gurup yoldaşıyla birlikte İsveç’ten ayrıldı. Ortadoğu’ya yerleşti. 
    Serdar Ararat Ülkesinin kurtuluşuna ve Sosyalizme inanmıştı. Bağımsız-Özgür ve Demokratik Kürdistan’ı kurmayı ve korumayı hedef olarak koymuştu. Ve Kürdistan devriminin silahlı mücadele çizgisinde zafere ulaşabileceğine inanıyordu. O, böyle bir mücadelenin, yaratıcılık ve özverili çalışma gerektirdiğinin bilincindeydi. 
    Bu inanç ve kararlılıkla Zeki Adsız’ın en büyük yardımcısı ve can yoldaşı olarak ORK (Ordiya Rızgariya Kurdistan) kuruluş çalışmalarına öncülük etti. Askeri kamp oluşturuldu. Avrupa ve Kürdistandan gelen savaşçı adayları eğitime tabi tutuldu. ORK Askeri konseyde ’Kamılé Reşo” adıyla yer aldı. 
    Uzun bir hazırlık aşamasından sonra ülkeye yönelecek ekiper oluşturuldu. Birinci ekip, henüz Kamışlı’da iken Suriye İstıhbaratının hışmına uğradı, uzun zaman geçiş yapamadı file verdi ve geri çekildi. İkinci ekip daha bir gizlilik içinde hazırlandı Geçiş sürecinde yine aynı oyunlar oynandı Ekibin başında gidecek olan Azad, Muhabarat tarafından içeri alındı. Serdar Aynı gece sabaha karşı Şam’dan uçakla Kamışlo’ya geçti. Zeki, Serdarın Uçakla Tahrana geçmesini ve ordan ekibin başına ulaşmasını önerdiyse de Serdarı ikna edemedi.’Ekip nerdeyse ben de onlara beraber olacağım ’dedi. Ekibe bir kişi daha istedi. Bu isteği de yerine getirildi. Ve yola koyuldular. 
    Birlik Irak Kürdistanında emin bir yere (lika tek) ulşınca yolladığı raporda Şöyle yazıyordu. ”Daha yolun başındayken yeni belalar sarmıştı etrafımızı. Gerçi bunların birkısmını tahmin ediyorduk ve ona göre hazırlığımızı yapmıştık. Ancak olaylar, tahminimizi aşan boyutlar kazanmıştı. Fakat neye mal olursa olsun, engelleri aşmak ve tarihi yolculuğumuza başlamak zorundaydık…(…) Can sıkıcı olaylar artık geride kaldı. Gerçi belalar yakamızı bırakmayacaktı, Hiç beklenmeyen bir anda bir düşman pususuyla burun buruna gelebilirdik. Ancak böylesi durumlar yoldaşlarımıza sıkıcı gelmiyordu.Ç ünkü ayak bastığımız her karış vatan toprağında kendimizi özgür hissediyoruz. Ve artık Özgürüz.” 
    Bu yazılanlardan kısa bir dönem sonra guruptan birkaç kişi, ’güvenerek’ gittikleri ev sahibi ve aynı zamanda gidenlerden birinin yakını olan kişinin ihbarı sonucu yakalanıyor. Bunlardan elde edilen bilgilerle Serdar Araratın barındığı yer tesbit ediliyor. Urfan Alparslan Uluderenin Bölükbaşı köyü mıntıkasında çatışmada şehit düşüyor. Cesedi tüm uğraşlara rağmen ailesine verilmedi. Şırnak’ta kasaplar deresi denen mıntıkada yok edildi.

1987, Bekea (Lübnan). Zeki Adsız, Urfan Alparslan (Serdar).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder